İRONİ(K) YAKLAŞIMLAR ÜZERİNE...
21 Mayıs 2014, 09.35 A- A+Yogoslav Teknik Direktör modası vardı bir zamanlar ülkemizde,maç biter kendisine mikrofon uzatılırdı,teknik direktör uzun uzun konuşurdu,biz de sanki anlıyormuşcasına Garfield misali yapışırdık Televizyona,adam 5 dk anlatır,yanındaki ekstra başka bir Tercüman'a ihtiyaç duyan Tercüman ise ''dedıki maç çok mücadeleciydi'' der noktayı koyardı.Yoktu Tercüman sureti arkadaşa inanmaktan başka çaremiz,kendi adıma Yugoslavca bilmediğim için (en azından o zamanlar) maçın mücadeleci geçtiğine inanmak tek çareydi.E o zamanlar araştırma şansımız yok şimdiki gibi,ya da biri çıkıp ''hayır aslında adam bunu anlatmadı'' deyipte bizi uyandıramazdı,velhasıl kelam (bu sözü hayatımda ilk kez yazılı kullandım) evet maç sadece ve sadece mücadeleci geçmişti.
Kesin yaşlanmak ya da daha motive edici bir ifadeyle ''yaş almak'' ile ilgili sendrom derecede korkularım var:) Geçmiş yakamı bırakmıyor,Önce Yugoslav Teknik Adamlar Ve onların üst düzey tercümanları şimdide Kulaktan Kulağa oyunu.Aslında en çok Körebeyi severdim, karşı cins katılımı yüksek ise ama konumuz ile ilgili oyun Kulaktan Kulağa,O zamanlar sadece oyun olarak görüp hatta anlamsız bulup,bana ''çıkıntı'' demesinler diye katılım gösterdiğim bir oyundu kendileri,zaman ilerleyince gördümki oyundanda öteymiş aslında,sağlam bir hayat dersiymiş çoğu zaman,ya da kişiyi araştırmaya,gerçeği bulmaya iten bir oyunmuş, tabi kişinin içinde doğruyu bulma isteği varsa.O oyunda en sondaki kişi olmak biraz risklidir,''eşeği saldım çayıra'' sözü ile başlayan oyun en son kişi olduğunda seni ,''eşek saldı çayırda'' diye bağırtıp kahkahalara vesile olmanı sağlayabilir.
Birbirinden alakasız gibi görünen iki paragraf sonrası ''bu adam konuyu nereye bağlayacak acaba'' diye düşünenleriniz olabilir,aslında bende benzer bir merak taşımaktayım an itibariyle, konuyu ''nereye'' değilde ''nasıl'' bağlayacağım konusunda...Bir zamanlar yine bu ortamda yazılar yazarken İRONİ içeren birçok yazım oldu ve bazı zamanlarda anlatmak istediklerim farklı algılandı ya da öyle algılanılması uygun görüldü ve günümüzün moda ifadesiyle ''cadı avı'' cadısı oluverdim:) . İRONİ, bünyesinde riski barındırır ve İRONİ yapan kişi hitap ettiği topluluğun algı seviyesinin farkında olmalıdır,İRONİ ile taçlandırılmış çok doğru bir tespit Yugoslav Teknik Adamın Tercümanı,Kulaktan Kulağa Oyununun ara elemanları ya da Cadı Avı ortamını arayan kötü niyetli,fırstaçı kişiler tarafından bambaşka bir noktaya çekilebilir.
Araştırmak için engelimiz olmayan uçsuz bucaksız bir dünyada yaşamaktayız ama ne acıdırki aynı zamanda araştırmayı angarya gören,araştırmak yerine duyduklarımzla yetinip,duyduklarımız üzerinden ''cadı avı'' yapan ya da duyduklarımız işimize geldiği için onu doğru kabul edip yaygara çıkaran ve hatta daha ileri gidip hedef gösteren bir anlayışın hüküm sürdüğü bir Ülke'de yaşamaktayız,Bilgi çağında, Bilgi açısından varlık içinde yokluk çekmemizde ayrı bir Paradoks,Sevgili Uğur Mumcu'nun ''Bilgi Sahibi Olmadan Fikir Sahibi Olunmaz'' lafını özümseyemediğimiz ya da yok saydığımız bir İklim içindeyiz.Bu Olumsuz Şartlarda Risk Alıp,Zamanında Aziz Nesin'in yaptığı gibi ısrarla İRONİ yapıp içinde umudu olanlar,bu Halk'a gerçekleri tek bir cümleyle anlatanlar benim gözümde birer KAHRAMAN'dır ve öpülesi alınları vardır.O insanlar için ve kendi anlattıklarım için güzel bir söze sığınıp verdiğim rahatsızlığı sonlandırıyorum .''Sadece ANLATTIKLARINDAN Sorumlular,ANLADIKLARINIZDAN ya da ANLAMAK istediklerinizden değil'' ve ben ''Sadece ANLATTIĞIMDAN sorumluyum,ANLAMAK istediğinden ya da ANLADIĞINDAN değil'' Sevgi Ve Saygılar...
YORUMLAR
Nasıl özlemişim bu sayfada TRAPPER_4EVER nickini görmeyi.:)
O kadar sevindim ki, sana gönül dolusu bir merhaba, bir hoş geldin demeden yazıyı bile okuyamayacağımı farkettim.:)
Yazını okuyup geri döneceğim.:)
Çok hoş geldin can şimdilik.
Sevgiler sana.
Öncelikle, yazıdan bağımsız olarak kocaman bir Hoşgeldin diyeyim. Gelirken hoş geldin mi ya da geldiğinde hoş buldun mu ondan emin değilim fakat ismini Blog Portalda görmek hem de çok uzun bir zaman sonra, içinde bulunduğumuz bu süreçte, anlamlı ve sana yakışan bir yazı üslubu ile gelmen sevindirdi beni...
Bazen sayfalarca yazmak ya da saatlerce konuşmak kafi gelmez insanlara, kendini ifade etmek, biraz da karşıdakinin niyetine bağlı. Önyargı yani. Karşındaki ya da karşındakiler seni önyargılı dinliyorsa ağzınla kuş tutsan bile yaranamazsın. Yaftalanmışsındır bir kere, öyle araştırmaya filan da lüzum görmezler. Diğer bir kesim de seni doğru anlar ama işine gelmemiştir anlattığın, çamur atma hareketine geçerler. Ki...Bu daha tehlikelidir. Uzun uzadıya derdini anlatıp da hiçbir şey anlatamama ya da anlaşılamama durumunda, İRONİ çok güzel bir ifade biçimidir ve ustalık gerektirir bana göre. Hatta bir sanattır yine bana göre. En yakın örneği Yılmaz Özdil'dir. Öyle güzel ifade etmiş ki, içi dolu dolu bir kaç cümle sadece. Maalesef ki, kendi suçlarını, yalanlarını dolanlarını, yaptıkları hataların bedelini, örtbas etmek istercesine gündemde bir delik açıp ordan nefes almak ve canlanmak isteğinden başka bir şey değildir. ne kaçacak yerleri ne de nefes alacak ocakları kalmıştır.
Yine net, akıcı, samimi. İyi bir giriş ve merama ustaca bağlama meseleyi. Ellerine sağlık.
Neşeli bir ironiyle de süslemişsin.:)
" Kesin yaşlanmak ya da daha motive edici bir ifadeyle ''yaş almak'' ile ilgili sendrom derecede korkularım var:)" ha?
Hıı hı evet öyledir.:) Sen gibi bir adamın, öyle kof kaygıları olur, evet evet.:) Ben de yaptım ironi, bak. ":)
Yaş maş diyince, kendime züğürt tesellisi veresim geldi, edip konuya döneyim: "Bazıları asla yaşlanmaz." :)
Kulaktan kulağa oyununu çocukken severdim ben. Masum şeyler söylenirdi ilk kulağa, kahkaha atacağımız şeyler çıkardı son ağızdan. Büyükler yapınca hiç hoş olmuyor; hesap kitap, sinsilik devreye giriyor. İstiyorum ki, kulağa fısıldayacak yere çıksın ortaya, açık, net söylesin söyleyeceğini herkes. Niyet ve ard niyetlerini kulaklara yansıtmasın.
Konu ironi olduğunda, ilk akla gelen güncel örnek oluyor tabii.
Senin dediğin gibi, "İRONİ, bünyesinde riski barındırır ve İRONİ yapan kişi hitap ettiği topluluğun algı seviyesinin farkında olmalıdır"
Gerek ironi olsun, gerek normal konuşma olsun; insanları tek bir söz ve hareketle değil bütün olarak değerlendirmek gerek.-En azından böyle yapıyorum ben- Bunun için kişiyi tanımak, bilmek gerek tabii. Ya güvenirsin tam olarak, ya açık kapı bırakır, kapının kapanıp kapanmaması gerektiğini yönelteceğin net sorularla belirlersin, ya da küt diye kapatırsın.
Yılmaz Özdil, benim için çok önemli, çok güzel bir adamdır, insandır. Ayrıca en sevdiğim kalemlerin en üstünde duran, yazım tarzına hayran olduğum, asla beceremediğim -senin ifadenle- "Halk'a gerçekleri tek bir cümleyle anlatan"dır, her yazısını gıpta ile okuduğumdur.
Elbette çoklarını da aşırı derece rahatsız ediyordu ve pusuda bekliyorlardı.
Halkının algısına fazla güvenip (ki bence hata yaptı, turuncu Türk'ün dediği gibi, "5 gözlü" sahtekarların çenesine kuvvet verdi.), sözün esas sahibinin tercümesini yaptı sadece ve sözün esas sahibi başta olmak üzere, kendileri hiç benzer lafları etmemiş gibi -ki alıştık biz bu riyakarlığa, tanıyoruz kendisini.- önüne kattı cengaverlerini. Ya hu! Bu adam aynı lafı kendi etti neredeyse, o zaman gık çıkarmayanlar, mesele Özdil olunca yarışa giriverdiler karalamada.
Bu adam yüzlerce yazı yazmış, karakteri, yazım biçimi, halkına sevdası, kaygıları falan çok belli bir adam. "Bu adam, asla bunu demek istemedi, demez" demek çok zor değil ki.
Biliyoruz, tanıyoruz zira: suçlayan, her gün yeni yalanları, kendi kendini inkarları ortaya çıkan biri, suçlanan, her zaman doğru düzgün durmuş biri.
Çok çalışıyorlar çok, öküzün altına gizlice buzağı sokup ahaliye gösterme konusunda.
Okuma seviyesi yükseldikçe, okuduğunu anlama kapasitesi artar. Tersi olunca da el ovuşturan ahlaksızlara gün doğar en tiksindiren cinsinden.
Ne yazık ki bu ülke, giderek okumaktan ziyade konuşmayı yeğleyen, öğrenmekten ziyade duyduğuna itibar eden ve bunu abuk sabuk, ekleyerek yayan, sorgulamaktan ziyade kayıtsız şartsız biat edenlere dolu hale geldi, bilinçli olarak getirildi.
Her ne kadar çamur atmaya kalksalar da pırıl pırıl, vatanını, insanını çok seven bir insan evladıdır, benim gözümde de her zaman kahramandır, umuttur. İyi ki vardır böyle insanlar.
-Al işte! Yine yaptım. Y.Özdil gibi yazabilseydim 2 cümlede hallederdim. :( Kendimden sıkılıyorum bazen.:)-
Sevgiler
Hep buralarda kal.:)
Sevgili arkadaşım Trapper, özlemişim portalda ismini görmeyi. Selam olsun sana. Keyfin yerinde olmasa gerek -hoş geldin mi?- . Malum son haftada gelişen olaylar bir çok kişiyi derinden etkiledi. Senin hayata ve hayatın getirilerine bakışını az çok bildiğim için pek hoş gelebildiğini sanmıyorum.
Kahramanlarımız yok edilmeye çalışılıyor. Öyle gizli saklı da değil, aleni şekilde yapılıyor. Kimisi buna alkış tutarken, aklıselim kişilerde kahramanlıkları dile getirip unutturmama adına senin gibi ayakta tutuyor o kişileri. Susturulmak istenen Kahramanlar her zaman konuşacak. Yaşamları son bulmuş olanlar da, yaşayanlar da konuşmaya devam edecekler. Çünkü yalnız değiller....
Ellerde savaş baltaları hurrraaa saldırın öyle mi? Eyvallah denilsin, karşı konulmasın öyle mi? Sen işine geldiği gibi anla, dilinden dökülenin muhasebesini yapma, sonra "kov onu" diye emirler yağdır. Birileri çıkıp senin dilinden çıkanı tercüme etsin, halk diline çevirsin, isyan etsin sen de bunu kendine çevirme adına fırtınalar estir. Yurdum insanının bir kısmı da fırtınaya eşlik edip kasırgaya dönüştürür bunu. Beklemedeler ya, baltalar hazır. Saldırın, hedef şaşırtın.. Bireysel çıkarla söz konusu çünkü. İsyan edenin vurun kellesini. Bu kadar da kolay değil artık. İşine geldiği gibi anlayan kişiler bunu her zaman bilsinler ki kahramanlarımız yalnız değildir. Onlar susarsa konuşacak yeni kahramanlar doğacak. Hep olacak..... İşinize gelmiyor mu, eyvallah denmeyecek buna.
Kalemine yüreğine sağlık Yılmaz Özdil, sen her zaman doğruları söyledin. Gazeteciliğin fıtratını yerine getirdiğin için sen vaarol. Fıtratını yerine getirmeni isteyenlere inat sen hep yaz...
Biraz okuyun, araştırın. Ne nerede ne şekilde söylenmiş anlayın. Dediği gibi Özdil'in "orta zekaya sahip her insan ne demek istendiğini anlar." Haa yine de anlamıyor musunuz, yorumsuz yorum derim bende ona..
Ve, sendrom mu o da ne :) Yaş almak -motive- güzeldir .. En azından kendi adıma söylüyorum.... Senin adına, hmmm şey :) öyle işte...... Kaybolma Arkadaşım.....
http://www.taraf.com.tr/yazilar/hadi-uluengin/betonundaki-ceset812/
Kısmet bugüneymiş Sat...
Aslında Soma ve türevleri konusunda bu ortamda hiç konuşmayacaktım. Biliyordum ucu mutlaka gereksiz siyasi atışmalara sahne olacaktı, ne yazık ki oldu da. Yaşanan bu müessif olayda hükümetin çok büyük suçları var. Savunuculak en ufak bir noktası bile yok. Süreç içinde takınılan tavırlar, hala “göstermelik” dahi olsa bile bir istifanın olmaması, hatta gündeme bile gelmemesi, müşavir tekmeleri, borsa hesabı gibi “301-302 ile kapatırız”lar, neredeyse neolitik çağlarda yaşanmış olan ölümlerin gündeme gelmesi gibi daha burada tadat edemeyeceğim yığınla ipe sapa gelmez cevaplar falan bırakın “vicdanlı bir insan”ı, bir gerizekalının bile savunamayacağı şeyler [Gerizekalıların bile savunamayacağı şeyleri yapan insanların yönetim erkinde olması “ironi”nin ağa babasıdır]. Bir insan şu süreçte yaşananları savunuyorsa namussuzdur, haysiyet yoksunudur.
Buraya kadar sorun yok. Beni asıl şaşırtan Yılmaz Özdil gibi bir adamı “ironi yaptı yeaa” diye savunmak. Nesini savunuyorsunuz kardeşim? Orada her ne kadar resmi rakamlar 301 falan dese de en az iki katı fazla insan öldü. Sayının hiçbir önemi yok, isterse bir kişi ölmüş olsun, ölü evinde ironi mi yapılır? Hiç mi ağzının ayarı yok? “Bu ölen çocuklar Akp mitinglerine parayla götürülen çocuklar” deyip oradan da “müstehak”a getir. “Aslında ben çok zekiyim, anlattıklarımı yüksek zekalar anlar”ın yeri burası mıdır? Sen “bu mesleğin kaderinde ölümler vardır”, “fakirlerin kullandığı kömürü zenginler mi çıkaracak” gibi salakça lafları haklı olarak eleştir, iş Yılmaz Özdil'e gelince “ama ironi yaptı o” de. İyiymiş... Ben zaten bu cenahtaki insanların savunmasını öteden beri anlayamam. Ülkeyi 60 yıldan beri sağ fraksiyonlu partiler yönetti, yönetiyor. Peki nasıl? Şöyle: geçmişte konjonktür gereği yaşanan -elbette eleştirilebilir- tek partili dönemde iktidarda olan partinin yaptığı olumsuz icraatları her seçim tekrar ederek. Bu akıl yoksunu adamlar da bunun karşısına anti-tez çıkartmaktan yoksun, saçma saçma savunmaya geçiyorlar. Tıpkı şimdi Yılmaz Özdil'in savunulması gibi. Bir adamın “muhalif” olması onu ne iyi yazar yapar, ne de doğru söyleyen kişi. Çok mu zor arkadaş “bana ne Yılmaz Özdil'den, ipe sapa gelmez bir konuşma yapmış” demek? Tutup şu rezilce konuşmayı “ironi”ye bağlıyorsunuz ya, pes. Bir de vatan sevdalısı falan demişsin ki Sat, inan hayret ettim. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldur'dan yola çıkarak bir şeyi hatırlatayım: Bu zat 2011 sonlarında Uludere olayı ya da medyada geçen adıyla “Roboski Katliamı”nda, havadan “kazara” yapılan saldırı sonucunda ölen 35 kişinin ardından “at-eşek-katır” üçlemeli bir yazı yazmıştı, bulup okuyun bir zahmet. Sonra gelin “ironi”, “biraz aklı olan bu adamı anlar”, “vatan sevdalısı” falanı tartışırız.
Öncelikle ben de hoş geldiniz diyeyim :) umarım hoş da bulmuşsunuzdur.
Yaşlanmayı yaş almak olarak ifade etmeniz çok pis fena hoşuma gitti :) bundan sonra ben de yaş aldım diyorum te oka :P Geçmiş yakamızı bırakmaz doğrudur ama geçmişi olmamak daha kötü sanırım. Acısı da tatlısı da güzel geçmişin, kim ne derse desin.
İroni zeka işidir mmm şey aslındaa bir bakıma zekayı da ölçen bir unsur da denebilir diye düşünmüyor değilim. Yazınız sayesinde Uğur Mumcu’yu ve Aziz Nesin’i bir kez daha saygıyla anıyorum. Dik duruşu, keskin kalemi ve anlayabilene kısa ve özlü sözleriyle okumaktan keyif aldığım kalemdir Yılmaz Özdil. Hatta hala nasıl dokunmadılar bu adamcağıza hayret dediğim kişilerdendir laf aramızda :) Ama şunu çok iyi bilirim ki güneş balçıkla sıvanmaz. Yazacak çokk şey var aslında da sağ olsun bazı arkadaşlar yorumlarında benim de dilime tercüman olmuşlar, ellerine sağlık. Dün ilk cümleleriyle vurulduğum, yazının devamında ise içinde kaybolduğum Hüzün Abajuru yazısını okudum. Bazen anlaşılamamanın acısı oturur yüreklere… ufff okumayan arkadaşlar okusun deyip susayım ben. Yaşam odası olmayan ve ruhunun hüzün abajurunda yaşayan güçlü kalem; kocaman bir selam olsun sana…
Kaleminize sağlık TRAPPER_4EVER
tamam kısmet bu güne olsun.
Şimdi ben de sana şunu söyleyeyim o zaman: Bunca şey oldu, yaşandı; belirtmişsin hemen hemen benimle paralel görüşlerini tamam da, sustun sustun da, neden kısmet bu güne oldu şimdi? Yılmaz Özdil yüzünden mi dayanamadın? Bunu sadece merak ettiğim için soruyorum, yazarsın yazmazsın, bu beni ilgilendirmiyor yoksa.
Sana, bilgine, uzmanlık alanına saygım her zaman var bilirsin. Dil konusunda hakimsin biliyorum. Biliyorum da, izninle biz de ucundan kıyısından bilelim biraz.
Bir kere, -ben dahil- hiç kimse,kesinlikle “ironi yaptı yeaa” şeklinde şımarık, yayvan ağızla(en terbiyeli tanımlar bunlardı aklımdan geçen) ifade etmedi düşüncesini. Bunu en iyi senin ayırt edebilmen gerekir burada. Hiç hoş gelmedi bana hiç. Ne sandın ki sen bizi?
Evet dikkat etmeliydi, algı fukaralığını hesap etmeliydi, oralarda da hemfikiriz, belirttim(k) zaten.
Eee mesele ne?
Belirttiğim gibi, yazarlık konusunda en tepeye koyduğum, gıpta ettiğimdir. Hemen hemen tüm yazılarını okudum. O adam ironiyi çok sık ve çok ustaca kullanır. Evet ironi yaptı. İzin verin de, tüm yazılarını neredeyse okuyan biri, tarzını bilsin. Haybeye sevmiyoruz değil mi? Evet, yine söylüyorum, burada, bu konuda hata yaptı;
"Bu mesleğin fıtratında bu var" diyenin dediklerini bir şekilde tercüme ederken, "Al işte senin esas düşüncende bu var" derken olan oldu. Hatasının bedelini de, "Vurun kahpeye!" tarzında ödüyor.
Sanki kendi farklı şey söylemiş olansa işten attırmaya kadar vardırdı alıştığı gibi. Bu çok tehlikeli hali yaratan; basının tepesinde balyoz gibi duran, yandaş gazetelerin artık zahmete bile girmeden aynı manşetle çıkmasına neden olan ise kendine pay çıkarırken insanları çok tehlikeli biçimde hedefe koyabiliyor. Bu konuda diyeceğin şey var mı peki?
“bana ne Yılmaz Özdil'den, ipe sapa gelmez bir konuşma yapmış” demek, eğer öyle düşünüyorsan elbette kolaydır, ama öyle düşünüyorsan diyorum. Öyle düşünmüyorum arkadaşım, bu kadar basit.
Söz ettiğin yazıyı okumuştum, bir şey mi kaçırdım diye yine okudum şimdi. Aynı yerlerden okumuyoruz demek ki arkadaşım. Evet bana göre vatanını, milletini seven,iyi ki var olanlardan biridir ve bu -Altını çizerek söylüyorum- bana göredir. Bana hayret etmek de sana göredir, bir şey diyemem. İstersen hayret meselesini zincirleyelim; ben de senin bu şekilde, insan aklına müdahale eder tarzı düşünmene hayret ettim.
Hoşuma gitmeyen, daha doğrusu seninle bağdaştıramadığım bir cümlen daha(Bununla bitireyim yanıtımı):
"Ben zaten bu cenahtaki insanların savunmasını öteden beri anlayamam."
Ne cenahı arkadaşım, ne cenah savunması? Yığınla şey yazdım Cezbe'nin yazısının altına, uzun uzun tekrarlayamam şimdi. Cenah falan!.. Böyle bir olayda, insan olanın cenahı olmaz. Var tabii ki tarafımız; haktan,adaletten yana, insandan yana. Ne gördüysek onu, ne biliyorsak onu, ne hissettiysek onu yazıyoruz.
Başkası tarafından sokulmaya çalıştığımız kalıplar en azından bana dar gelir.
Bir "cenah" mensubu olarak değil, saygı duyduğum biri olarak önemsediğim için açıklamaya çalıştım. Umarım anlamışsındır, ya da ben anlatabilmişimdir...
Sat, bu konuyla alakalı bugüne kadar neden sustum -ki hala da konuşmuş sayılmam- , çünkü ne söylesem bir şeyler eksik kalacaktı. Asabım bozulunca ağzım da bozuluyor zira. İlk iki günün kızgınlığından sonra konuyla alakalı tek blogun altında olayın tamamen siyaset ekseninde dolandığını görünce de buraya bir şey yazmadım. Yılmaz Özdil mevzusu da özellikle sosyal medyada ana konu buymuşçasına sıcak tutulduğu için de düşüncemi belirttim. Umarım merakını gidermişimdir.
Tamam bu ortamda yayvan ya da şımarık üslupla “yeaa” eklemeli kimse yorum yapmadı. Ben “yeaa”yı eklerken bunu kastetmedim aslında da, neyse bu da benim ayıbım olsun.
Israrla ironi yaptı denilmesine kızıyorum elbette. İroni yapmaya çalıştı, onu da beceremedi deyin bari de rasyonel olsun. Cezbe de açıklamış güya, bir de söz sanatlarına falan atıf yapmış. Ölmüş insanlar üzerinden sistemi ve hükümeti eleştirmek adına “bu ölen çocuklar Akp mitinglerine para ile götürülen çocuklar” ibaresini nereye koyuyorsunuz? Ölen insanların tanımlanma şekli “Akp mitinglerine para ile götürülmüş” olmaları. Hiç mi cenazeniz olmadı ya da hiç mi cenaze evinde bulunmadınız veya hiç mi cenaze evinin yazısız kurallarından haberiniz yok da bu cümleyi “talihsizlik”, “bayağılık” değil de “ironi” olarak yorumluyorsunuz?
Evet senin az-çok siyasi düşüncelerini bilerek bir cenaha konuşlandırdım. Ve onca zamandır konuşuruz ilk defa ayrıştığımızı da belirttim [Bunun müsebbibinin üçüncü bir kişinin söylevleri olmasına sevinsem mi, üzülsem mi bilemedim] Ve buradan yola çıkarak kendimce bir tespit yaptım: öteden beri gelen bir gelenek var, karşı cenahın kışkırtmalarına karşı pozisyon almakta yeteneksizsiniz. Sağ siyasette yıllarca bundan nemalanıyor. Bu söylediğimde bir ayıp, hakaret ya da küçümseme görmüşsen bu da ikinci ayıbım olsun. Yılmaz Özdil'in söylevlerinden sana ne değilse işte tam da yandaş medyanın ortasına vole çakıyorsundur. Bunu çok değil yakın zamanda olan Reyhanlı'da gördük, Gezi olaylarında gördük. Biraz daha geriye gideyim Madımak'ta gördük. Madımak'ta tüm Türkiye'nin gözü önünde insanlar yakıldı ve sonuç ne oldu, Madımak davası zamanaşımına uğradı Peki neden oldu bu, biraz hafıza çalışması yapalım. O dönemlerde de gündemde olan mevzu Aziz Nesin oldu. Tek farkla, Aziz Nesin o dönem Madımak'ın içindeydi, Yılmaz Özdil dışarda. O günlerin medyada dönen tartışmalarıyla bugünkü dönemi karşılaştır bakalım, ne kadar fark göreceksin?
Yılmaz Özdil'in 35 kişinin öldürülmesinin akabinde yazdığı yazıda seni rahatsız eden bir şey bulamıyorsan da ne diyeyim. Allah selamet versin...
Cezbe, okumadığı, ne için yazıldığını bilmediği yazılar hakkında konuşmamalı insan. Bahsettiğimiz kişi Roboski olaylarından sonra da benzer bir saçmalama girişimi içindeydi diyorum. Git önce yazıyı oku, ne zaman ve ne için yazıldığını araştırıp sonra “bak zaten şunu da yazmıştı” lafını eleştir. Sizlere göre iyi bir yazar olabilir, bunu eleştiremem. Ve fakat toplumda infial yaratan olaylarda her zamanki üslupla yazmaması gerektiğini bilmeyip de şebeklik yapıyorsa ve bunlar benzerlik arz ediyorsa elbette ben de bir şeyler söylerim. Bak okumadığın halde tutmuş “mezarlarına tüküreceğim” tandanslı bir yorumu “o Boris Vian'ın eseriydi” demişsin. Belki okudun, belki okudun unuttun, belki de okumadın ama Yılmaz Özdil'in Berkin Elvan üzerinden Tayyip'i eleştirdiği yazısında geçiyor mezarlarına tükürmek. Çok zor değildi açıp arama motorundan “acaba böyle bir şey demiş mi dememiş mi” diye teyit almak. [Sanırım yorumcunun bahsettiği mezarlarına tükürme hadisesi bu] Ha, “ben yazıdan bahsetmedim, 'mezarlarınıza tüküreceğim' cümlesini görünce aklıma o kitap geldi” dersen, bu da benim art niyetli düşüncem olarak eksi haneme yazılsın.
Hiç kimse yazmasın, ironi yapmasın diyen yok. Ölen insanların hatırına, anısına, ailesine hürmeten goygoy yapılmasın diyorum. Kravatlı penguenler üç lira fazla kazansın diye ocaklar sönmüş, çocuklar yetim, kadınlar dul, analar evlatsız kalmış, tüküreyim siyasetine de, ironisine de, madenine de, ülkesine de. Şu vahim tabloya rağmen Zonguldak'da açılan 115 maden işçisi kontenjanına 4.000 kişinin başvuru yapmasını konuşacağımıza -tüm ülke- dedikoducu kadınlar/erkekler gibi şu müstehak dedi, bu sürüngen dedi ekseninde konuşuyor ve konuşturuluyorsak e Allah'ın da sopası yok, daha doğrusu sopaya ihtiyacı yok, buluyoruz belamızı...
Öncelikle Günaydın,Tüm Blogsever Dostlara Selam olsun,Geçiyordum uğradım,Hoşbuldum...
Bu yazıyı farklı bir zaman diliminde yazmış olsa idim,''genel bir bakış açısı'' olarak yorumlanır ve kişiler üzerinden değerlendirme yapılmazdı.Aaaaaaa ''Yılmaz Özdil'i nereden çıkardınız,ben yazıda bir kere bile ismini geçirmemişken siz nasıl olurda yorumları O'nun özelinde yaparsınız sizi gidi gidi'' gibi bir taşra kurnazlığı içine girmeyeceğim:) Tabiki bana bu yazıyı yazdıran,elim ve son derece trajik bir KATLİAM sonrası, doğru ve yerinde bir tespit yapan Yazar'ın uğradığı linç ve hedef gösterilme operasyonudur.Ben bu duruma kendimce tepki gösterirken Yazar'ın bütün mesleki ve ideolojik geçmişini dikkate almam,mevcut durum üzerinden değerlendirme yaparım,yaptığım değerlendirme her düşüncesini onayladığım anlamına gelmez.''Özünde iyi insan ama'' diye başlayan bütün cümleler olumsuz biter,o yüzdende ''evet ya kendisine burada katılıyorum ama daha önceden de şöyle şöyle yazılar yazmıştı,bak aslında o yazıları ben de sevmedim'' demem eşyanın tabiatına ters düşer.(Bu yazı ve konu özelinde)
Uğur Mumcu suikastini hatırladım,her Allah'ın günü tehdit almasına rağmen Devlet'in O'na verdiği tek korumasını atlatıp aldığı son nefesine kadar özgür yaşayan,ceseti paramparça olmuş Uğur Mumcu'yu,Madımak'ta diri diri yakılan insanlarımızı,Sözde o zamanın kanaat önderleri tarafından hedef gösterilip ülkeyi terk etmek zorunda bırakılan Ahmet Kaya'yı,yine İroni kokan bir yazı yazdığı için katledilen ve hafızalarımızda tabanı delik ayakkabısıyla cansız bedeni yerde yatan Hırant Dink'i...Neydi bu yitip giden canların ortak özelliği,hedef gösterilmeleri ve yok olmalarının bazıları için daha hayırlı olacağıydı di mi?,Belki ülkeyi terk etmek zorunda kalmasa Mehmet Ali Alabora,amansız bir hastalıkla pençeleşmese Yaşar Nuri Öztürk ve daha bir çırpıda sayabileceğimiz onlarcası...ortak özellikleri bir kesim tarafından hedef gösterilmeleri,ben ''kıt'' aklımla Yılmaz Özdil'i de son yaşananlar ışığında bu kategoriye koydum ve uğradığı durumu içselleştirdim.
Sorgulamayan,araştırmayan,bilgiye ulaşma yolları elden geldiğince kısıtlanmaya çalışılan,objektif haber kaynakları baltalanmak için 1000 dereden su getirilen,Biat kültürünün alt yapısının sağlam bir şekilde dizayn edildiği bir toplumda,hayati Riskler alan ve küçükte olsa aydınlanma sağlayan her insan önemlidir,özeldir ve sırf bazılarının düzeni işlesin diye ''kurban'' edilmemelidir...2 konuyu daha dile getirip bu destansı yorumu sonlandıracağım...2004 PAMUKOVA HIZLI TREN KATLİAMI ÖLÜ SAYISI 41----2011 ULUDERE KATLİAMI ÖLÜ SAYISI 35----2013 REYHANLI KATLİAMI ÖLÜ SAYISI 52----VE 2014 SOMA KATLİAMI ÖLÜ SAYISI 301----BU ÖLÜ SAYISINA KARŞI YAPILAN İSTİFA SAYISI 0 (SIFIR).Yorum sizin...
Soma Katliamı Sonrasında O ocakta çalışan Sefa Köken isimli maden işçisi de büyük bir risk alarak televizyona çıkıp yürekli açıklamalar yapmıştır,kendisi benim için şu andaki yaşayan en büyük Halk Kahramanı'dır,izleyenler mutlaka olmuştur,izlemeyenlerde boş bir anında mutlaka göz atmalıdır,zira bu yürekli insan korkusuzca birçok gerçeği dile getirmiştir. http://www.izlesene.com/video/sefa-koken-aykiri-sorular-soma-faciasi-19-mayis-201465535 Sevgi ve Saygılar...
Bir söz söylediğiniz zaman sözün nereye gideceğini bilmezseniz vahim sonuçlar doğurabilir. Kimin ne söylediğine bakacaksınız. Su akar yolunu bulur gibi değil, her söz farklı kulakta yankılanır. Çoğu zaman yıkıntılara sebep olabilir. Biri çıkar, maliye bakanı ishal oldu der, borsa su kaybında ölür!
Göz önünde bulunan bir insan nasıl konuşmalı, hele, hele böyle ulusal bir felaket olmuşken. Söylediğiniz her sözün içinde cımbızla çıkarıldığı bir zamanda, ağzınızdan çıkanın kulağınız duymuyorsa işte bizim gariban blog da günlerce gündemde kalır.
Yılmaz Özdil’ in sözü Soma’da ölenlerin yetim kalanların, ben eşime doyamadım diyen kadının, babam bana güzel kızım, canım kızım diyen çocuğun, ben eve gidemem oğlum babamı getir diyen kadının, dayısının ölümüne sessizce uzak bir köşede ağlayan çocuğun önüne geçti. Sakın ajitasyon yaptığımı düşünmeyin. Çünkü toplum olarak asıl konunun değil, olmayacak sözlerin peşinde koşarız!
Herkes bu olayda nasıl kazançlı çıkarım çabası içinde! Bu ülkede yaşayanlar zaten iki ucu b*klu değnek gibi hangi ucunda tutarsanız tutun eliniz pisliğe bulaşıyor.
Şimdi Özdil’i bloga yatırım! En çok onu ben okurum diyemem, okurum, hatta bende kitapları var. Önce duyduğumda hah tam da Yılmaz Özdil’in söyleyeceği bir söz. Çünkü farklı, farklı tv leri dolaşıp hangi tarafta rüzgar esiyorsa o yöne eğilen biri olmadığını en azında biliyorum(z). Ne demek istediğine baktım, yüksek çözünürlüklü zekaya sahip olmaya gerek yok aslında. Bu sözü gider salı pazarında söylerseniz pazarın çıkışına varmadan soğanın kamçı darbelerine, patatesin morartıcı darbelerine maruz kalırsınız. Sonra kimlerin ne düşündüğüne baktım. Olur ya daha sağlıklı bir karar vermek için. Yazgülü Aldoğan’ın ‘’ne şehit oldular ne gazi... Niyazi) sözlerini de yanına katarak, gerçekten Cengiz Çandır’ın çok saygın görüşlerine ve diğer saygın görüşlere baktım. Çünkü bu duayen gazetecilerin daha sağlıklı görüşleri var. Tek ortak görüş ‘’keşke daha dikkatli cümlelerle konuşsaydı’’ görüşü hakim. Ve bende aynı görüşteyim. Daha dikkatli konuşsaydı. Çünkü bu söz cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhkem! Bir şekilde kullanılacaktır!
BAY ve gmsnn de dedikleri gibi Uludere’de ölenleri at-eşek-katır benzetmesi affedilir sözler değildi. İlk bakışta acaba ulusalcı bir görüş mü yoksa? Türkleri-Kürtleri bir tutamazsınız bir görüşünün destekleyişimi? Türkiye Sağ-Sol ideolojisi de birbirine karıştı. Kim sağcı kim solcu belli değil. Çünkü ‘’müstahaktır’’ sözü, taşeronların zorlamasıyla iktidar mitinglerine yevmiye karşılığında giden maden işçilerine karşı söylenen bir sözdü. Uludere için söylenen ise milliyetçi ve faşizan bir söylemdi. Hatta fazlasıyla aşağılayıcıydı! Yazıyı çok dikkatli okuduğunuz zaman hedef gösterilerek aşağılamalar vardır.
Kemal Sunal’ın bir repliğiyle bitirmek istiyorum ‘’Hakim bey kim suçlu’’
Son sözüm: turuncuTÜRK, Kurcaher; şu yazı silme huyundan vaz geç ne olursun. Sana ve yazılarına değer vermezsem inan ki burada seslenmezdim. Ya dün canım çıktı yazına yorum yapım diye.:)