gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Born! Consume! Obey! Die!

11 Ağustos 2014, 10.52
A- A+
 Doğ! Tüket! İtaat et! Öl! 

Kapitalizmin manifestosudur bu slogan. Dünya ve insan asalağı kapitalizm beslendiği neyse onu pompalar. Seks, moda, savaş, şiddet vs. vs... Her bir şeyi kullanır insana karşı. İnsan denen varlık bu düzeni ne kadar içselleştirirse, o kadar insan olmaktan çıkar; çarkın dönmesini sağlayan bir dişli, bir robot, bir yarı şuurlu gönüllü köleye dönüşür. Gelişen teknoloji, dikilen koca koca binalar, son model arabalar, son model olan her ne var ise hayatın tek amacı haline gelir. Bizi bu nesnel tatmine ulaştıracak olan madde ve enerjiye sağlama yöntemin her türlüsünü de mübah kılar biz gönüllü kölelerin gözünde. İnsan teknolojiyle var olan bir yaratık değildir oysa.


Güçlü ülkeler birbirleriyle görünmez savaşlar yapıyorlar, görünen ve kanlı savaşlar üzerinden hem de... Eskilerde işgal/fetih şeklinde gerçekleşen zulüm, sonraları yerini dil/din/etnik köken/mezhep/ırk ayrıştırmalarıyla atılan nifak tohumları sonucu "böl-biçimle-yönet-faydalan " zulmüne bırakmış. Birilerinin kanı dökülüyor, bir başka birileri daha çok güçleniyor. Savaşın tükettiği silah insanları öldürürken, diğer başka insanların refah düzeyleri katlanarak artıyor. Her şey güç için, her şey enerji için. Bu güç sevdasına kapılıp dünyayı yaşanmaz bir yer haline getirmek sermayeden yemek gibi bir şey. Sanıyorum bu dünyayı semirip bitirdiklerinde başka bir dünyanın inşası için kullanacaklar bu GÜÇ dedikleri sümüksü şeyi. Esasen bütün her şey insanların kabile/millet olmasında ve ayrışmasında yatıyor. Bütün bozukluk ve güç sevdası asıl oradan başlıyor. Peki yaratıcımız mı böyle istemiş?


Hucurat suresinin bir yerinde "Ve biz; sizi birbirinizi tanıyasınız diye kabilelere, milletlere ayırdık" diyor. Bu nasıl derin bir ifadedir, içinde bulduğum anlama hayran kaldım. Ülke ülke, millet millet bölünmüşüz, tek derdimiz kendi ülkemizin diğer ülkeler karşısında zenginliğini ve gücünü artırabilmesi. Bu ülkü için her şeyi mübah sayabiliyoruz. Gücün bedeli insan canıysa insan canı, dünyanın sonunu getirebilecek sanayi-enerji politikalarıysa onlar, neyse ney! Tek derdimiz; ülkemiz güçlü olsun. Düşünsenize; masumane görünen bu istek esasında her ülkenin birbirini tehdit olarak algılaması nedenine dayalı bir dünyayı yok ediş projesi değil mi? Allah bizi ayrıştırıp sınıyor, bizi bize gösterip tekamül etmemizi, adil olmayanı adil olana evirmemizi istiyor. Yapamıyoruz, yapamayacağız...


Peki biz en bi' gelişmişinden bir ülke olacağız da bu dünya ne olacak? Hava, toprak, su olmadan nasıl yaşayacağız? Çin ve Amerika bu dünyaya en çok zarar veren, en çok zararlı atık bırakan ülkelerin başında geliyor, çünkü çıkarları böyle işliyor. Kendimize örnek aldığımız ülkeler bunlar mı? Onların sanayi/enerji politikaları mı? Ülkemiz G8 olsun, ama çocuklar yaşamasın. Zaten bu kapitalizmin doymak bilmez iştahı değil mi büyümeden ölen çocukların müsebbibi? Çocukların nefes alamadığı bir ülke, bir dünya ve son teknoloji ölümler mi bırakacağız çocuklarınıza? Kimin ihtiyacı var kalitesiz Çin malı ürünlere, kimin ihtiyacı var daha 300 konuşma geçmişsiz telefonu atıp yerine yenisi konulan telefonlara? Bu kadar gereksiz üretime, bu kadar elektriğe, kömüre, altına, elmasa, bu kadar geleceğini daha en baştan heba ettiğimiz çocuğa... her şeyin bu kadarına kimin ihtiyacı var? Dünya insana yeter, bu saydığım maddi şeylerin hiçbiri olmasa da yeter. Ama insan denen ve şu anda dönüştüğümüz canavara bu dünya gibi yüzbin dünya olsa yetmez.


Termik santrallere, nükleer santrallere, insan canını hiçe sayan maden ocaklarındaki tehlikeye, bir ülkeyi bu dünya düzeninde var edebileceğini düşündüğünüz kapitalizme dair ne varsa yarımağız karşı duran; fakat, başı hep koskoca bir AMA ile başlayan "teknolojiye sırtımızı dönemeyiz, nüfusumuz artıyor, bize daha çok enerji gerekli" gibi cümle sahiplerinin yarım-yamalak çevreci zihniyeti; rant için merkezi yerlerdeki doğayı katledip bilmem nerede orman oluşturduklarını söyleyen malum kaypak zihniyetle benzer sayılır. Sadece kötü niyetli değildir, fakat aynı yüzeysel ve derinliksiz düşünceye sahiptir maalesef. 


"Kömür, insandan intikamını alır. Hayatın gerçekleri demeyin, bunlar doğal hayatın gerçekleri değil, bunlar; bu boktan dünya düzeninin gerçekleri, "tüket-öl" işte bu... Bu düzen değişirse, hayatın gerçekleri de değişecek. Yoksa bütün bu insan ölümleri devam edecek. Sadece çok gelişmiş ülkeler, daha az gelişmiş olanların sırtına basarak, onların insanlarını öldürecekler bu tip işlerini yaptırırken. Geniş açıdan bakarsanız durum budur" demiştim Soma faciasıyla ilgili yazdığım bir yazı ve yorumunda kömür ocaklarına tamamen karşı oluşumun nedenini belirtirken. Evet, bunlar hayatın gerçekleri filan değil. Bize dayatılan böyle yaşamamız gerektiğidir sadece. Ne pahasına olursa olsun üre/üret/tüket. Bu ismine gelişim(!) dedikleri illet insanın iyiliğine değil, kötülüğüne endeksli çalışır. Dünyanın kaybolan yaşamsal değerlerinin ne nakit olarak karşılığı var; ne de depolanabilir, dondurulabilir, bir üst zamana aktarılabilir niteliği... Toprağı, havayı, denizleri bitirince termik santraller, nükleer vs. kurtarsın bakalım insanoğlunu. O zaman, bu gelişmiş(!) pespaye insan modelinin nasıl bir vahşi yaratığa dönüşebileceğini hayal etmek hiç de zor değil. Hoyratça doğadan aldığımız yanımıza kar kalır mı sanıyoruz? İnsan canıyla ödediğimiz bu bedeli göre göre, sonumuzu kestirebildiğimiz halde neden bu düzende ısrar ediyoruz? Neden ilkelleşmeyi/sadeleşmeyi denemiyoruz? Güç, zenginlik, enerji sevdası yüzünden insanlar sinekler gibi çoluk-çocuk/genç/yaşlı demeden ölünce/öldürülünce daha mı çok gelişmiş oluyoruz, daha mı çok mutlu oluyoruz? Bu dünya artık iflas edip battığında, hangi gelişmiş ülke muaf kalabilecek bu yok oluştan?


Misal; bu kadar üremek zorunda mı olmalıyız? Bu dünya bize yetmiyorken, bu yoksunluğu, bu yoksulluğu daha büyük insan kitlelerine mi yaymak zorundayız? "Üç yetmez beş tane, beş yetmez onbeş tane" tadında yükselen çocuk beklentisi grafiğini; bu akıl almaz, bencilce, altyapısında gram akıl barındırmayan politikaları mı benimsemeliyiz? Bugün insanlığın en büyük sıkıntılarından biri de cehalettir aynı zamanda. Kültür seviyesinin yükselmesiyle/çocuk yapma oranı ters yönde ivmelenir. Sizce neden? İnsan elbette ki çocuk sevgisinden mahrum olmamalı, çocuk dünyanın en güzel şeyi. Ama bana kalırsa geldiğimiz noktada "herkes bakabildiği sayıda çocuk yapmalı" söylemi bile lükstür. Bu dünyanın bitmeye yakın hale gelmesinin en önemli nedenlerinden biri hızla artan nüfus ise eğer, olması gereken; insanlık bilincine sahip çıkıp mümkünse asgari sayıda üremektir fikrimce. Böylece termik santralleri, nükleeri vırtı-zırtı "ama ürüyoruz" mazeretiyle savunmak zorunda kalmayız enerji bağımlılığımız yüzünden. Sadece 1 çocuk sahibi olmak yerine 3-5 çocuk yapıp hepsinin birden hayatını karartmak, dünyanın geleceğinin hayatını karartmak koskocaman bir aptallık ve bencillik değil de nedir?


"Bu dünyanın çivisi çıkmış" demek az kalır; bu dünyanın çivisi içerisinde kırılmış. İlkelleşme/sadeleşme/daha az üreme-üretme-tüketme konusunda söylediklerimi ütopya olarak değerlendirebilirsiniz, ama bu doğru olmadığı manasına gelmez. Tıpkı yegane insani düzenin sosyalizm oluşu ama onun da ütopya oluşu gibi... Ve bunları ütopik kılan neden; bir türlü iyiye evrilemeyen, bilakis berbatlaştıkça berbatlaşan insan. Benim veya sizin birey olarak tüm bu yazdıklarıma kesin bir çözümümüz olamaz. Ama eğer milyonda bir bile olsun bir çözümü varsa, öncelikle her bireyin yalın doğruyu görmesi gerekiyor. Elbette bunlar benim doğrularım, benim bakış açımdır. 


         Ben umutsuzlar takımındanım. Bu dünya artık geridöşünümsüz bir çöptür içindeki insanlarla beraber. Artık çözüm filan yok. Yepyeni bir şey olabilir ancak; zamanını bilemediğimiz, belki olacak belki olmayacak olan yeni bir dünyada ve zamanda, insanın bu kadar kötü, bencil olmadığı bir insanüstü formuyla ve yepyeni bir başlangıçla... Bizlere "geçmiş olsun" bu dünyanın üzerine bir bardak soğuk su içelim.

YORUMLAR

11 Ağustos 2014, 13.03
O kadar geniş bir yelpazeyi içeriyor ki yazının tamamı, hepsini aynı anda değerlendirecek kalibre ve çapta  birisi olmadığım için kapitalizm ve tüketim toplumu hakkında bir kaç cümle yazmak istedim...
Kapitalist sistemin en çok sevdiği şey tüketim toplumlarıdır. hatta tüketimi pompalamak için ciddi bütçeler ayırıp toplum mühendislerinin ve sosyolaglarında yardımı ile inanılmaz reklamlar yaparlar.
carter ve tröst dediğimiz küresel şirketler aralarında oluşturdukları çok ciddi bütçelerle üçüncü dünya ülkelerinde çevrilecek dizi filmlere dahi destekler vererek toplumları biçimlendirmeye çalışırlar.
yazınızı iki kere okudum.
sonra gırgır jenarasyonundan birisi olarak yıllar yıllar önce gördüğüm bir karikatür geldi aklıma.
karikatürde şöyle bir kare vardı:
Bir adamı idam ediyorlar. ama o anda darağacı (çürük olduğu için) yarısında kırılıyor. adam boynunda ip ve darağacaının yarısı ile hem kaçıyor.hem kendi kendine şöyle diyor. "bu ülkede her şey çürüktür demiştim de beni asmaya kalkmışlardı"
her şeyin çürüdüğünü hissediyorum...
yazının tamamını şöyle özetleyeyimmi:sevgili ceZbe fena kızmış,isyan etmiş, amiyane tabirle vitesten atmış..
iyide yapmış:))
 
11 Ağustos 2014, 13.52
    Dünya ve insanın içinde yaşadığı çıkmazı çok iyi analiz etmişsiniz .Gözlemlerinize olduğu gibi katılıyorum.Çözüm olarak yalınlığı doğaya uygunluğu seçmek gerektiği önerisinde de haklısınız .Ancak teknolojinin her türlü konfororunu tatmış insan oğlu bunu kabul eder mi ?Dünyanın kurtuluşu ile ilgili ümitsizliğe zaman zaman kapılsam da hala yeni felsefi düşünceleri üretecek yapıya sahip insan oğlunun , sorunu gördüğü halde çözüme de gideceğine inanmak istiyorum açıkçası.Diliniz güzeldi,anlatımda sade ,ulaştırmak istedikleirnizi ulaştırdınız bize . Elinize yüreğinize sağlık
11 Ağustos 2014, 17.47

   Nerden başlasam, nasıl anlatsam Bodrummm Bodrummm diyesim var :) Moralimin yerlerde sörf yaptığı bir anda okunacak yazı değildi ama okumuş oldum işte…  Acınası durumumuzu yüz karasının en karası şeklinde yüzümüze vurmuşsun, vurmuşsun da anlayana arkadaşım anlayana.

   Yerden göğe baktığımız her yerde kusursuz bir yaradılış ve dengeyi görürüz, yani görüyorduk;  aslıda bizim kuşak pek göremedi eskiler görüyormuş diyeyim ve noktayı koyayım. Bu kusursuz yaradılışa insanın evladı dahil olduğunda mertlik bozuldu. Doğal dengeyi bozan bir çok etken, her şeyi dengesizleştirdi. Doğa tarihi boyunca mücadele etmek zorunda kaldı dengesini koruyabilmek adına ama hiçbir dönemi kapitalizm altında ezildiği kadar kayıp vermedi. Başroller insanın evladının tabiki. Hani bir türkü var ya;  kendim ettim kendim buldumm sanırım bize uyuyor.

   Yıllar önce Aborjinlerin hayatını anlatan bir kitap okumuştum ‘’Bir Çift Yürek‘’ okumayanlara tavsiyemdir. Kitabı bitirdiğimde varlığımdan utanmıştım. Çok şeye sahibiz, görünüşte iyi ve konforlu yaşıyoruz ama her şeyi tüketen biz, en önemlisi manevi erdemimizi tüketmişiz.  Ölmüşüz de haberimiz yok…

   Bak şimdi geriye doğru okuyamadığım bir dünya yazı var ve okumak için oturdum sözde. E cezbem keyfimin de kahyasının da moralini bozdun :( başka zamana okuyacağız  artık ne diyelim

11 Ağustos 2014, 19.44
Bu konuda buraya bir kitap dolusu bilgi yazabilirim ama yazmıyorum. Çünkü benim buraya girip yorum yapmamdır kapitalizm. 

Gölgesini satamadığı ağacı kesermiş ya o misal. Kimseciklerde kusura bakmasın...
11 Ağustos 2014, 21.59

Kapitalizm sorununu üremeye bağlamak ne kadar mantıklı bilemiyorum?.. Şahsi mantığım; bunun bencillik olduğunu söylüyor. Henüz doğmamış bir bireyin tüketiminden korkmak ta belki kapitalistçe bir yaklaşımdır!.. Suçlu doğması olası çocuklar olmuş yazınızda ya da doğduğundan dahi bihaber olan çocuklar!.. Ben dünyanın herkese yeteceğine inanan biriyim; sayılarımız ne kadar çok olursa olsun. Sorun tamamen bu korkudan kaynaklanan bir durum. Başkalarının varlığını daima tehdit (bize ait olanı /ç/alan) olarak algılamamızdan kaynaklanıyor!.. Üreyecek nesillerin; tüketen nesillerin tüketimini konformizmini değiştirebilecek olma olasılığıda ayrı bir konu tabi... Yegane sistem olarak "SOSYALİZM"i görmekle, yaşamı ve yaşamın sunduklarını gelecek kuşaklarla paylaşamamakta ayrı bir ironi!..

12 Ağustos 2014, 06.50

         Vurgunncemm; neden-sonuç ilişkisini doğru kuramamışsınız gibi geldi bana. Sistem, yani kapitalizm tüketim toplumu yaratır, yaratmalıdır ki üretsin. Burada üretim dediğimiz; aklınıza gelebilecek gerekli gereksiz her türlü şeydir. Bunları üretebilmek için enerjiye gereksinir, bu enerjiyi sağlayabilmek için de emperyalizmi kullanıp insan kanı döktüğü gibi, dünyanın doğal dengesini de bu enerji ihtiyacı yüzünden bozar ve dünyanın sonunu hazırlar. Yani kapitalizm "neden", insanların ve dünyanın bu amaçla harcanması da "sonuç"tur. Bu durumda gelinen nokta düşünüldüğünde "fazla ürememek" ancak "önlem" olarak değerlendirilebilir. Bunu şimdiki kuşağın konformizm bencilliği olarak algılamak ileriye dönük öngörü sahibi olamamaktır bana kalırsa. Özgürlük anlamında sosyalizmle ters düşüyor olduğunu düşünmeniz ve faşizanca/baskıcı bir öneri olarak değerlendirmeniz bence doğru bir bakış değil. Doğmamış çocuğun doğma hakkına empati yapmak; doğmuş olanın geleceğini bile bile karartmak yanında pek bir lüks kalıyor. 


         Maskem; zaten çözümsüz olduğunu düşünmem de sizin yazdığınız gibi hiçbir şeyden fedakarlık yapamayacak kadar bencil bir noktaya gelmiş olduğumuzu düşündüğümdendir. İyimser olmamam da bu yüzden. Böyle giderse neslimiz devam edemeyecek. Yarattıkları canavarın yok ettiklerine/zarar verdiklerine çare bulmaya gelişmek diyorlar. Kansere neden olan binbir türlü şeye sırf güç adına eyvallah deyip sonra da kansere çare bulmaya çalışıyorlar. Bunu görmek lazım. Hepimizin rüyasına gelecekten gelmiş ama doğamamış bir insan yavrusu, bir cenin girip bize "senin yüzünden doğamadım, sen daha çok tüket diye" demeli. Bu kabusu görmek zorundayız. Esasen gözümüz açık olduğu halde bunları görüyoruz, ölen çocuklara oturup ağlayabiliyoruz ama öyle bir gözükapalı halimiz var ki; sanki bunlar bizim dışımızda gelişiyor ve bizle uzaktan yakından alakası yok. Halbuki hepimizin az ya da çok suçu var bunda.


         Esticim; bi arkadaşım anlattı; Balıkesir'de üç-dört aile öyle bir hayat yaşıyorlarmış. Ekip biçiyorlar, hayvan yetiştiriyorlar, elektrik kullanmıyorlar ve kendi aralarında geliştirdikleri takas usulü bir sistemle ihtiyaçlarını karşılıyorlarmış. Beni buralarda göremezseniz bi gün anlayın ki gidip onlara dahil oldum :)


         Turqoisee; est. :) Yazıyı bu hale getirebilmek için epey bi uğraştım. Sadeleştirdim, kısalttım vs. Bu haliyle bile elbette konular birbiriyle grift olduğu için çok kapsamlı oldu. Konular üzerine tek tek yorum yapmaya kalksanız benim yazımdan uzun bir metin yazmanız icap ederdi ;)

         Katılımınızdan ötürü teşekkür ederim hepinize.
12 Ağustos 2014, 20.13

Öyle geniş bir konu ki ne yazarsak yazalım mutlaka bir şeyler eksik kalacak. O yüzden ben sadece “öz”ü anlatmaya çalışayım da, birleştirmek okuyucuya kalsın. Klasik ahlak felsefesine göre insan eylemlerinin üç nedeni vardır: “fayda”, “haz” ve “iyi”. Çoğunlukla insan bir şey faydalı ise yapar, zararlıysa yapmaz. Haz veriyorsa yapar, elem veriyorsa yapmaz. Bir şey hem faydalı, hem de haz veriyorsa bu “iyi”dir. En basit ve temel giriş bu şekildedir. Biz burada “haz” kısmının içini açacağız. Malumunuz “haz” denilince aklımıza Epikür gelir. Epikür'e göre “haz”ları doğuran üç neden vardır: Doğal ve zorunlu ihtiyaçlar [barınma – giyinme – yeme, içme] , doğal olan ama zorunlu olmayan ihtiyaçlar [cinsellik] ve ne doğal ne de zorunlu olan ihtiyaçlar [gösteriş, lüks v.s..] (İnsanlık yüzyıllardır bu kavramlar üzerinden yola çıkarak düşünmüştür. Yani “binlerce yıl önce yaşamış adamların söylediklerinden bize ne” diye düşünülmemeli çünkü hala bu kavramların üzerine yenileri gelmedi. Mesela İslam'da da usul alimleri yukarıda saydığım ihtiyaçlar kısmını sırasıyla “zaruriyat, haciyat ve tahsiniyyat” diye isimlendirmişlerdir. Bunları tek tek açımlamayacağım)

Doğal ve zorunlu ihtiyaçlarını karşılayan yani barınan, bürünen ve karnı doyan biri “ne”, “nasıl”, “nerede”, “hangi” gibi soruları sormaya başladığı an doğal ve zorunlu olmayan ihtiyaçlar devreye giriyor. “Ne yesem”, “Nerede yesem”, “Nasıl bir evim olsa”, “Hangi şeyi giysem” gibi türevleriyle birlikte belki onlarca soru. Haliyle karşılanması en zor olan ihtiyaçlar da “doğal ve zorunlu olmayan ihtiyaçlar”dan oluşuyor. Zira insan isteklerinin limiti yoktur. Ekonomi'nin sözlükteki tanımını anımsayalım: “sınırsız insan ihtiyaçlarını, kıt kaynaklarla karşılama bilimi”...

Yukardaki üçlü kavramlara bir yenisini daha ekleyelim: Freud'un id (alt ben), ego (benlik) ve süper ego (üst benlik) diye tanımladığı insandaki zihin katmanları.[ Elbette bunları da açıklamayacağım ama konu için önem arz eden kısma ufakça değinmek lazım] İd: insanın en ilkel tarafıdır. Haz eşiğinin doyum noktasına göre çalışır. Cinselliğin merkezi de bu bölgedir. Bu bölgenin ihtiyaçları karşılanmazsa insanda saldırganlık hasıl olur. Ego: Mükemmelliyetçi, rekabetçi davranışların yer aldığı bölge. Süper ego: İd'i çevre ve toplum baskısıyla dizginlemeye ve dahi kusursuz olmaya çalışan merkez.İnsan ve toplumun en muhtaç olduğu “vicdan”ın bulunduğu yer.

Bu ufak girizgahtan sonra kapitalizmin tanımına geçelim: Özel mülkiyetin, üretim araçlarının büyük bir kısmına hakim olduğu, arz ve talebin piyasa ortamında buluştuğu sosyo-ekonomik sistem. Özel mülkiyet, üretim araçlarına sahip olduğunda rekabet ortamı doğar. Daha iyisi olmak, en iyisi olmak. İnsanların ve hatta hayvanların o en ilkel dönemlerinden bu zamana kadar gelen “ego”larındaki “rekabet”çi yaklaşım. En iyiye, en güzele sahip olmak, genlerini en iyi şekilde daha ileriye taşımak. Şirketleri de insanlar gibi düşündüğümüzde bazısı kazanır, bazısı kaybeder, bazısı çok ünlü olur, bazısı kaybolup gider... Bu durum gelişimi ziyadesiyle tetikler. Ve hepsi elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışır. Ama hemen hepsinde de en önemli istek “büyümek”tir. Bunun için de her şeyi sarf malzemesi olarak algılamakta beis görmez. En geçerli ve başarılı metot ise pazarlama ve reklam. Dikkat edin şirketlerin reklamları çoğunlukla insanın id'ini hedef almaktadır. Yani en ilkel tarafını. Pürüzsüz bir tene ulaşmak, güzel saçlara sahip olmak, güzel kokmak, araba reklamlarında mini etekli kadınlar oynatmak, “büyük” manasına gelen Magnum dondurmalarının alt-metinde oral seksi çağrıştıran ısırık efektleri v.s v.s v.s hepsi insan id'ine yapılan salvolar... Bu ürünlerin hepsi topluma öyle bir empoze ediliyor ki sanki “doğal ve zorunlu” ihtiyaçmış gibi, sanki o tene, o kokuya sahip olmazsan elem duyacakmışsın gibi...

Hal böyleyken kapitalizme neden kızıyoruz, hem de insan doğasına [özellikle id ve ego'suna] bu kadar uygun olan başka bir sistem olmadığı halde?

Çünkü insan fırsatı yakaladığında, Tevfik Fikret'in “hanı-yağma”(yağma sofrası) şiirinde “yiyin efendiler yiyin , bu han-ı iştiha sizin / doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin” dediği gibi doymak bilmeyen bir canlıdır, [dünyadaki en zengin 250 kişinin, dünya kaynaklarının yüzde 4'üne sahip olduğunu bilmeyen var mı acaba]

Çünkü dünya kaynakları sınırlıdır,

Çünkü bu kaynaklara sahip olmak için “rekabet”bir süre sonra yerini “savaş”a bırakır,

Çünkü güçlü kalmak için her şey mübah sayılır,

Çünkü kapitalist düzende birinin yaşaması için, diğerinin ölmesi gerekir,

Çünkü kapitale sahip olan emeği sömürür,

Çünkü kapitalizm, Gündüz Vassaf'ın, Cehenneme Övgü'sünde yazdığı

- “anne üşüyorum, sobayı yakamaz mısın?”

    - “kömürümüz yok”

    - “neden”

    - “çünkü baban işsiz kaldı”

    - “neden”

    - “fazla kömür olduğu için”

    gibidir,

Çünkü kapitalizmin getirdiği dünya, George Orwell'in 1984'ünde bahsettiği “korku, ihanet ve azap dolu bir dünya. Ezmenin ve ezilmenin dünyası. Kendini yetkinleştirdikçe daha az acımasız olacağı yerde daha da acımasız olan bir dünya”,

Çünkü kapitalizm insanı(n vücudunu) meta olarak görür,

Çünkü metalaşan vücud sadece “et parçası” olarak kabul edilir,

Çünkü insanların süper egosunda, unutulmaya yüz tutmuş “vicdan”, “öz saygı” gibi kavramlar vardır,

Çünkü...

Çünkü...

......

Sözü çok fazla uzatmadan Duk'a da bir yanıt vererek bitireyim yorumu: teknolojiyi, kapitalizmin bir uzantısı olarak görmek tamamen olmasa da kısmen yanlıştır. Zira teknoloji varken daha kapitalizm falan yoktu. Şu an seviyeli bir ilişki sürdürmeleri, bunun sürdürülebilir olduğunu göstermez :) [ki bence kapitalizmin sonunu da teknoloji getirecek] Teknoloji, bireye hayatını kolaylaştırma fırsatı da verir, onu mahvetme fırsatı da... Elbette şunu göz ardı edemeyiz: teknoloji, kapitalizm sayesinde birey odaklı daha fazla üretim yapma temayülünde bulundu. Ve fakat kapitalizm, sadece pazarlayabildiği ürünler ölçüsünde teknolojiye yanaşır. Mesela çevre kirliliğini minimize etme adına bir çalışma, sadece kar maksimizasyonu elde etme amacı taşıyan kapitalizmin direkt olarak ilgi alanına girmez. Ha dersen ki “kapitalist ortam olmadan böyle bir çalışmaya kim tevessül eder?”, belki bir akıllı çıkar derim :)


Gmsnn'ye not: Bu kadar kapitalizm, “id”, “ego”, “rekabet”, “kazanma” falan dedik, “kelimeyun”da “gizli kelime” için bir el at da ilkel tarafımızı besleyelim :)

13 Ağustos 2014, 02.05

         Evveet... "Nedir, nasıl işler"i de BirAdam yazmış sağolsun. Yorumlarla beraber çok çok aydınlatıcı bi bilok olmuş bu. Aydınlanın ey insanlar .p Kafam güzel ya yazmasam mı bu yorumu acep sonra mı yazsam nedir  nhmgğ3ieö

          
         Ya bu kapitalizm pisi zaten teknolojiyi de kullanır ki insana karşı di mi? Kandırmak için kullanır esasen. Bakın Duk kardeşin algısı öyle bence. Ben çok çok okudum, sular seller gibi bilirim bu işleri deyince elime almamıştım onun yorumunu. Bliyorum diyene ellemiceksin!! :) 


         Şimdi üç önemli nokta var bence;
 
Hal böyleyken kapitalizme neden kızıyoruz, hem de insan doğasına [özellikle id ve ego'suna] bu kadar uygun olan başka bir sistem olmadığı halde?

         Bu kopyaladığım Biradam'ın cümlesi


          Tıpkı yegane insani düzenin sosyalizm oluşu ama onun da ütopya oluşu gibi... Ve bunları ütopik kılan neden; bir türlü iyiye evrilemeyen, bilakis berbatlaştıkça berbatlaşan insan.

         Bu da benim yazıdaki cümleeem

         Bir de yazıda çok söz etmemiş olmasam da hucurat suresini şöyle bi güzelce okumalı. 

        Sonracımaaa bunların toplamının içindeki gizli kelimeleri bulmalı, onlardan bi cümle yapmalı. En biçok fıstığı kazanıcaksınız .p
13 Ağustos 2014, 21.40
Cezbe kardeşimiz Klasik ekonomi, Marksist ekonomi, Weberci ekonomi gibi politikaları bilemiyor yahut Adam Smith, Ricardo, Mill, Weber Marx gibi zatı muhteremlerimizi de bilemiyor. Atalarının kapitalist olduğunu, kapitalizmin teknoloji ve medeniyetle(bunları kullanarak) paralel ilerlediğini bilemiyor sanırım. 
Kapitalizmin bir nevi emperyalizm olduğunu, televizyon ve internet giren her yerde mevcut olduğunu bla bla... 

Fakat hiçbir bilimsel teorenin isteyerek veya istemeyerek kullanılmadığı bu yazıda benimde aynı şekilde verdiğim algıyı pek hoş bulmuşlar. Ee tabi bu konuların ihtisasını senelerce yapan birinin yorumlarını hoş bulmaları gayet normal.
Neyse merak ettiğiniz bir yer varsa sorarsanız gördüğüm zaman müsaitsem güzelce anlatırım. Kapitalizmin bir avuç altın olmadığını ilk basamak olarak bilmek yeterlidir.
Sevgilerimle...
14 Ağustos 2014, 01.58

         Ben de patlatiyim birkaç isim :) bilmiyor olsam da bilir gibi görünebilirim uzaktan .p Fikir beyan etmesem de olur, nasıl olsa bu isimleri biliyor olmak çok şey bildiğimi de ifade eder :) Hiçbir şeyden söz edemeyen, ama her şeyi bildiğini iddia edenlere bayılıyorum :) 
14 Ağustos 2014, 07.47

         Aaa Duk kardeş beni aşağılamış ya :( bak kaçırmışım oraları :) Bu ikinci yorumu yapayım ben de, gereksiz, daha önemlisi fikirsiz tartışmalara girmeye tövbe ettim çünkü, sen monolog takılırsın istersen bu yorumu okuduktan sonra :) 


         "Höyttt!!! ben girerim yazıya, şöyle bir beylik cümle kurarım, ne dediğim belli olmasa da olur, nasıl olsa hepiniz böceksiniz, her bi haltın en iyisini ben bilirim" kıvamındaki yorumların aslında beni eğlendiriyor Duk. Bir insanın kibrinin, hem de hak etmediği bir kibrin yansımalarını gözlemlemişimdir sende her zaman, gözlem için iyi bir malzemesin esasen :) Senin ilk yorumunu elime almamıştım dediğim gibi, ama Adam teknoloji konusundaki algının yanlışlığını dile getirince yazayım demiştim iki satır, aman yazmaz olaydım :)


         İnsanlar sömürülüp açlıktan öldükten sonra, "büyük balık küçük balığı yer"in yerini "küçük balık daha küçük balığı yer" aldıktan sonra Mill ne demiş, Keynes hangi teoremde bulunmuş ne önemi var? Senin kafana göre; sadece bu konu hakkında akademik bilgisi olan, literatüre hakim olan mı anlayabilir sistemi ve açmazlarını yani? Diyelim; ben o söz ettiğin isimleri hiç duymadım, hani sen kendinden başka kimsenin bilmediğini varsayıyorsun ya, ha işte öyle varsayalım :) hatta ekonomiye dair gram bilgim olmadığını düşünelim. Peki bu benim kapitalizmin insanı nasıl sömürdüğünü görmeme engel mi? Mahalle bakkalının, hipermarketle rekabet edememesinin nedenini Ricardo'yu, Weber'i bilmemek mi sanıyorsun nedir? :)


         Ne yapalım, kapitalizmin tarihini mi anlatalım sana, sanayi devriminden filan mı girelim? :) Ben "dersimiz kapitalizm ve tarihi süreci" diye bir yazı yazdığımı sanmıyorum. "Teknik yazı değil" deyip üst perdeden üfürüp üfürüp burun kıvırdığın yazımın yorumunu "atalarının kapitalist olduğunu bilmiyor/kapitalizm bir nevi emperyalizmdir" gibi accaayip teknik cümlelerle süslemek de neyin nesidir yahu? :) Benim atalarım Adam Smith filan bilmiyorlardı. Üstelik kapitalizm olmadan da emperyalizm vardı. Yazının içinde de fetih yoluyla gerçekleşen emperyalizme atıf var (Bkn. 2. paragraf) Demek ki neymiş güzel kardeşim? Ben atalarımın ne yaptığını gayet biliyormuşum ve bunu eleştirmekte de bir beis görmemişim ve fakat sen yazıyı düzgün okumamışsın. 


         "Teknik yazılacakmış" !!! :) Burası bir oyun sitesinin blog portalı, üniversitede tez hazırlıyor filan değilim, yazının didaktik olması gibi bir kaygı da taşımıyorum; sadece, fikirlerimi, konuyla ilgili tepkimi paylaştım. Ve elimden geldiği kadar kolay anlaşılır bir yazı çıkarmaya çalıştım, ki her okuyana hitap edebilsin... zaten konu ağır malum :) Derdim; "bakın ben nekkaaaaa bilgiliyim" filan demek değil, öyle bir kompleksim yok. Benim için bilgi, fikrimi oluşturmama yarayan bir araçtır sadece. O aracı dile getirmeyi değil; oluşturduğum ve bana ait olanı paylaşmayı tercih ederim her zaman. Hani senin yapamadığın gibi... :)


         Kendinin biliyor olduğunu ifade ettiğin şeylerin, diğer herkes tarafından bilinmiyor olduğunu varsayman çok dehşet verici :) Okumak ve öğrenmek ortalama zeka sahibi herkesin yapabileceği bir şeydir. Ama asıl mesele; bu okuyup öğrendiklerini analiz edip kendi fikrini oluşturabilmektir. İşte o zaman bilgi seni geliştirir. Kimse "hadi len oturiyymm de bi kapitaliz eleştirisi yaziiim" diyemez fikri olmadan :) Okuyup öğrenip kendi fikrini oluşturamayan fikirsiz bilgililer ancak kitap/yazar ismi, literatür alıntısı filan yapabilir, ki biz onlara "kitap kafalılar" diyoruz. Konuya göre analiz yeteneği olmayan ezberci kafalar, sadece okuduklarını ne anlatıldığına bakmadan tekrar edebilirler. Öyle olduğunda da bu tekrar, bahsi geçen konunun içeriğinden uzak  papağan misali alakasız bir tekrar ve düşünsel anlamda değersiz bir söylem olur. Tanıdık geldi mi bu durum sana? :)


         Kapitalizm, emperyalizm savunması yapacaksan, benim eleştirilerim üzerine karşı fikir geliştirebilecek ve bunları savunabileceksen eyvallah güzelce tartışırız. Ama sen ne anlatıyorsun birader? Bak bir yazı yazmışım, iki yorum yapmışım... bir şeyler anlatıyorum. Sen iki yorum yapmışsın, yapmışsın da ne demişsin? Ne yazdın ki anacımm sahiden sen cevabi yorumunda? :) Tüm bunlara değinmediysen eğer ne dedin sahi? :) Hadi herkeşler .p Duk kardeşin yorumlarını okuyup ne dediğini anlasın .dddddd
14 Ağustos 2014, 18.58
Ve şeytan dedi ki "Tarat diplomanı upload et"
Sen olduğun için demiyorum konuya hakim biri değilsin. Şayet hakim biri olsaydın uzun uzun tartışırdım. Neyse konuyu açıkladım sildim balık olmayan gölde balık tutmam ben. 
Lütfen seninde bildiklerinde iddiada kalmasın. Küçük görmeye mi çalıştın anlayamadım? Ben bu işin ihtisasını yaptım. Şayet sizde ekonomi kuramları üzerine tahsilli biriyseniz bilgi paylaşımı yapalım. 

İlk okuduğumda demek istemedim ama Hucurat suresinin bir yerinde diye tabir yoktur. Surelerin ayetleri olur. Bahsetmeye çalıştığınız ayet ise 13. ayettir. 

O ayeti kerimede de" Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık" der.Yani burada blogta kast edilen şekilde "kendi kitlesinin gücünü arttırma, karşı tarafın kötülüğünün farkına varma" anlamı asla yoktur. Ayetin tamamını okursanız ve Elmalılı Hamdi'nin tefsirine bakarsanız tam tersi olduğunu görürsünüz. 

Saygılarımla...




15 Ağustos 2014, 18.52


         Umudu kesmiştim son yorumdan, uzay boşluğunda bir yerlerde kayboldu sanmıştım .p Ya bak yukarıda cevapların var, belli ki o yorumu görmeden yazmışsın. "Bölüm denmezmiş, ayet denirmiş vs. vs."miş :) Mevzumuz o ya zaten. Mealler değişik olabilir, ben çok değişik yerlerden okudum, ki bütündür mühim olan, ondan çıkan anlam da bana göre yazdığım gibidir. Tabii bu sonuca ulaşmak için; Allah'ın adaleti ve dünyanın adaletsizliği üzerine kapsamlı olarak kafa yormuş olmak gerekiyor. Senden böyle bir performans beklemiyordum zaten :) Okuduğunu tekrar etmişsin yine.

          Nazist ve kapitalist birinin dindarlığı külliyen yalandır bence, İslamiyetle o pis şeyler örtüşmez çünkü :) "En bi dindar benim" diye ortada dolanan sizler, alkole filan sarın, dininiz ne diyor diye hiç bakmayın, aklınızı kullanıp analiz yapamayın hiçbir konuda, ancak hatim edin, üzerine düşünmeyin :) Sen bana getirdiğin o ipe sapa gelmez eleştirilerii gidip Gamyun logosunun kukuletasına anlat :) Bir de sana şiir armağan edeyim;

         Sepet sepet yumurta           Sakın beni unutma
         Unutursan küserim
         Valla billa barışmam :)
                   Bence son satıra itiraz etmelisin :) Asla yeni bir şey katabilecek insanlardan olamayacaksın çünkü, katabilenleri ezberlediğin doğrultuda eleştirebilirsin ancak "o öyle değil" diye :) tabii ki içi boş olarak.
15 Ağustos 2014, 19.25
Keynes kapitalizme karşıdır cezbe. O anlamda demedim diyeceksin ama kapitalizmle alakası yoktur. Galatasarayın karşısında ki Fenerbahçe gibidir yoksa bildiğim bir iktisatçı yazayım falan mı dedin hı?


Vallahi ister herkeşler deyip tribünlere oynayıp dur. Konuya hakim olmadığın gün gibi ortada daha ne dersen de. Birde üslubunu değiştir derim hele hele pek anlamadığın bir konuda...

Yani anlamadan bilmeden aşağılar tarzda konuşmayı yakıştıramıyorum. Bak o kadar lafına rağmen yakıştırmıyorum sana bu tavrı. Sen kendine yakıştırıyorsan buna devam et dur. Ne diyeyim bende mi laf ebeliğine başlayıp aşağılayayım? 
Yazın verdiğin ayete kadar hatalı. Ee geceden kalma oyunun sonunda sabahın köründe uzunca bir yorum yapmışsın. Sana mı kaldı kardeşim bu halinle kapitalizm mi eleştirmek diyeyim bende o halde?? 
Yani insan gibi fikrimi paylaştım bende, cici olmak için peşinden mi sürüklenmek gerekiyor. Kapasitemiz bu mu? Sürekli yazdığın yazılarla yaptıkların hiçbir şekilde örtüşmüyor. Kendi kafanda belli bir ulema sınıfı tasvir etmişsin rakip olarak da cahiller-çöpçüler-yerle birler sınıfı düşünmüşsün. 
16 Ağustos 2014, 14.12
Sürekli iğneleme, sürekli laf saklayarak hakaret demiştim ama artık aleni şekilde devam ediyorsun.

Büyük kafalar fikirleri orta kafalar olayları küçük kafalar kişileri tartışır. Diyerek yorumlarıma son noktayı koyuyorum. Ben yazında fikrimi belirttim sense sadece beni eleştirmişsin. Sen fikir paylaşmaya değilde mahalle ağzıyla kavga etmeye gelmişsin. Kurduğum o kadar cümleye bir cevap yok, bol bol dalaş var. Kendi statüme dönüyorum artık istediğin kadar yazabilirsin. Yorum okuyanların.
16 Ağustos 2014, 17.27

Aslında iki kişi tartışırken araya girmek hiç adetim değil ama “ekonomi diplomam var” deyip “Keynes kapitalist değil, hatta kapitalizme tamamen karşıdır” tandanslı bir söz görünce dayanamadım. Ne yaptın Duk öyle? Nerede öğrettiler bunu? İktisat derslerinde klasikçiler ve keynesçileri [özellikle makro iktisat konusunda] sanki farklı ideolojiye sahipmiş gibi göstermelerinden mi bu sonucu çıkarttın, yoksa Keynes'in, -sanki- sosyalist düşünce gibi “devlet”e atıf yapmasından mı, inan anlamadım. “Kapitalizmin peygamberi” diye kabul edilen Keynes'e “kapitalizme karşıydı” diyen biri ekonomi diplomasını yırtsın atsın. Ya da bana anlat neden kapitalizm karşısında olduğunu, ben yırtıp atayım diplomamı...

16 Ağustos 2014, 18.57
Bu yorumum tamamen  kişilere yöneliktir .konuyla ilgisizdir.''o zaman neden buradasın'' sorusuna cevap''sıcaklardan olabilir ya da birilerinin zayıf hallerinden yararlanan ve  kendince eğlenen isanlara tepki olabilir DUK 45 sizin yaptığınız  Kişiliğini bildiğiniz için onu ne durumlara sokup sonra onu çıldırtıp en sonunda da  ''hadi canım öğrende gel'' stratejisi Ben bloger arkadaşın çhuky hallerini çok görmüş biri olsamda ve  bu blogda ki  Konu ile hiç  ilgilemesem de yorum yapmadan duramadım..Cezbe Osman:i nin blogunda''  sizin için  üzülüyorum kendinizi boşuna yoruyorsunuz'' demişti.şimdi ben aynı şeyi söylüyorum''.Kendinizi boşuna yoruyorsunuz !!
17 Ağustos 2014, 09.35
BirAdam A.B.D. ve ingiltere'de çıkması mı kapitalist yapıyor anlayamadım? Ee bu durumda bizim ekonomimizde ne kadar özelleştirmeler artsa da hala karma ekonomi ve devletimiz müdahale ediyor. Ne yani bugün bizde mi kapitalistiz? Marxcıların ya da jandarma devleti diye koşuşturan ekonomistlerin dışında Keynese Kapitalist diyen göremedim.
Siz bu bilgileri taraf kitaplarında okumuş olmayasınız. Ben taraf kitabı okumuyorum ben kendim sentezliyorum. Ki benim çok sevdiğim bir ekonomik modeldir. Tek sıkıntısı liberalcilerin taş atmasıdır.

Sevgili ya da sevgisiz Anka1453 tam olarak ne durumdasınız çözemedim. "Kendinizi boşuna yoruyorsunuz !!" Bu ne demek anlayamadım bana istenmeyen ot muamelesi yapılıyor gibime geldi, sizi tanımıyorum yakıştırıp yakıştırmama konusunda kararsızım.

Cezbe ya da x şahsiyetli birinin atarlı olması benim yorum yapmamam gerektiği anlamına mı geliyor ya da fikir belirtememem ? Kimse beni fikrimden dolayı 1-2 sonra araya sıkıştırıp bilgili olmadığı bir konuda küçük göremez, ben o şansı kimseye vermem!! İkincisi hakaretlere cezbedir ne yapsa yeridir mi diyorsunuz? Şu yaptığı yorumlarda ki hakaretleri ben yapsam yorum yayınlanmazdı cidden zamanında yaptım ve yayınlanmadı. Serbestte bırakın bende yapayım... Lütfen çanak tutmaktan vazgeçin.

Ayrıca etimoloji alanında gördüğüm ve inandığım kadarıyla bilgili olan BirAdam neden ayet konusunda yanlış yazımını ve yanlış tefsirini düzeltmiyorsunuz? Ya da ekonomi diplomam var demememe rağmen bana rakip olup diplomanızı yırtmak yerine "hayır kardeşim teknoloji ve kapitalizm kardeş ilerler,görünen  moderenleşmeyi ve teknolojiyi her zaman kapitalizm kullanmıştır" diyemiyorsunuz? 

Ben bu durumu anlayamadım hakim olunmayan bir konu ve yanlış bilgiler var. Hepinizin aynı yöne bakmayı iten nedir? Fikir beyan etmeyip "çok güzel eline sağlık" modunda yorumlarla bu iş nereye gider bilemedim.

Son yorum demiştim ama sanırım size cevap vermeyeceğimi sanıp yorum yazmışsınız. Pazar sabahımın körünü size ayırıp durumu izah ettim. Acaba benimde mi üzülmem gerekiyor kendimi boşa yoruyorum diye...

Ayrıca mahalle ağzıyla bu konuşmalar devam edecekse bende etkili mahalle ağzımı kullanacağım.
İyi seyirler...
17 Ağustos 2014, 17.11

Duk, Keynes'in kapitalist olmasının İngiliz olmasıyla ya da kuramlarını uygulayan en büyük devletin Amerika olmasıyla falan alakası yok. Keynes'in İstihdam, Faiz ve Paranın Genel Teorisi dışında Türkçeye çevrilmiş eseri olmadığı için, her ne kadar bütün ekonomi öğrencileri en az 4 sene kendisiyle yakın ilişkide bulunmuş olsa da, bu ilişki sadece öğretilenlerle sınırlı. Mesela Keynes'in ömür boyu Liberal Parti'sinin bir üyesi olduğunu biliyor musun?


http://en.wikipedia.org/wiki/Liberal_Party_(UK)


http://en.wikipedia.org/wiki/Category:Liberal_Party_(UK)_politicians


http://en.wikipedia.org/wiki/John_Maynard_Keynes


http://www.liberalhistory.org.uk/


“Keynes was a lifelong member of the Liberal Party” cümlesine dikkatinizi çekerim. Bu yeterli gelmediyse hazretin yazmış olduğu ve maalesef Türkçeye çevrilmemiş olan “Am i a Liberal” eserine bakalım. “Liberal miyim” diye soruyor ve olumlayarak nedenlerini anlatıyor. Ulaşabilirsen bu kitaba, sayfa 295'den başlayıp kontrol et derim. Buyur online olarak da okuyabilirsin:


http://universitypublishingonline.org/royaleconomicsociety/chapter.jsf?bid=CBO9781139524162&cid=CBO9781139524162A038


Kendisini böyle tanımlamış bir insana dair “Kapitalizmle taban tabana zıt” demek büyük gaflet. Benim anlamadığım İktisadi Düşünceler Tarihi diye bir ders görmediniz mi, orada Keynes'i nasıl anlattı hocalarınız, gerçekten çok tuhaf. Ekonomi eğitimi almış biriyle şunları konuşmak bile aslında zül. Bir de taraf kitapları falan demişsin, tebessüm etmemek elde değil. [Keynes'in kendi söylevlerine itimat etmezsen “Keynes neden kapitalisttir”i kendi kuramlarıyla da anlatabilirim]


Türkiye'de şu an, daha doğrusu 24 Ocak Kararları sonrası uygulanan ekonominin Karma Ekonomi ile ne alakası var Duk? Nasıl okuyor, nasıl sentezliyorsun, kim söylüyor bunları, nerelerden öğreniyorsun bir anlayabilsem. Türkiye'de hakim olan Piyasa Ekonomisi'dir. O da asla ve kat'a kamu yararı gütmeyip sermayenin yağdanlığını yapmaktadır. Bu da elbette bizi kapitalizme hizmet eden ülke yapar.


Teknoloji ve Kapitalizm konusunda benim söylemediğimi düşündüğün şeyleri aslında söylediğimi sanıyorum. Şu an ve hatta Kapitalizmin ilk çıkışın bu tarafa birbirini besleyen ilişkilerde bulunduğunu belirttim. Sadece iki şey ekledim: birincisi, kapitalizm yokken bile teknoloji vardı [tekerleğin icadını teknolojik gelişme olarak değerlendirmiyorsanız kavramlarımız arasında sıkıntı vardır], ikincisi ise “kapitalizm bir gün yıkılacaksa bunu yapacak olan da teknolojidir” söylemi.


Hucurat Suresi'nin 13. ayetinin tefsirinde pek sıkıntı görmedim. Senin eleştirini de anlamadım. Cezbe o paragrafta bir nevi ironi yapmış ya da tezat belirtmiş. Sen ise sanki onun düşüncesi buymuş gibi algılamışsın. Elmalılı'nın tefsirine atıf yapmışsın ama Cezbe'nin anlattığı tam da o tefsir üzerinden çıkarsamalar. Cezbe sadece şurada hata yapıyor: Kur'an-ı Kerim'deki sureleri oluşturan ayetler kendi içinde kimi zaman bütünlük taşır, kimi zaman farklı konulardan bahseder. Cezbe, Hucurat Suresi'nin 13. ayetini yazıp 11. ve 13. ayeti birleştirip yorumlamış. Sıkıntı da buradan kaynaklanıyor.


Yeri gelmişken şunu da belirtmeliyim, Cezbe'nin “Hucurat Suresi'nin bir yerinde” kullanımı benim çok hoşuma gitti. İslami kaynaklarla daha fazla hasbihal olmuş kişiler için eğreti gelebilecek cümle bu. Çünkü bir alışkanlık vardır “x surenin x ayeti” şeklindeki ifadeler kişiyi alim gibi gösterebiliyor. Cezbe, sadece google'dan bile yardım alsa, ayeti yazsa, hangi surenin hangi ayeti olacağı ortaya çıkacakken, o ayetin sırasını ve sayısını çok da önemsemeden “Hucurat Suresi'nin bir yerinde” ifadesini kullanmış. Ben, özellikle Kur'an okumalarında bu tür zarf yerine mazrufa bakan yaklaşımları çok sahici buluyorum. Tam da bunun zıttı bir şekilde yaklaşımlar olduğu için “Kur'anın ilk emri 'oku', o yüzden okuyun, öğrenin” gibi saçma [ayetin vurguladığı şeyle alakası olmadığı için] yorumlarla yıllardan beri muhatab oluyoruz.  

17 Ağustos 2014, 18.32
Türkiye'nin hiçbir döneminde ben serbest piyasa ekonomisi göremedim. Daha geçenlerde dolara müdahale etti. Sıklıkla da tahvil alıp tahvil satıyor.Ürünlere devlet eliyle getirilen tavan ve taban fiyat uygulamaları cabası... Ayrıca devletin sanayi üretimi ve enerji üretimi içinde ki rolünden bahsetmiyorum bile...Piyasaya her türlü müdahale varken nasıl olur da serbest piyasa ekonomisini yaşıyoruz diyebiliyorsun anlayamadım.24 ocak dediğin İthalat serbestleştirilip ülke ekonomisine feyk atıldı. Korumacı politika kaldırıldı ama müdahaleci politikaya devam ediliyor. Bence sen sentezlemekte sıkıntı yaşıyorsun. Ki bu mantıkla bakınca da kapitalizme hizmet ettiğimizde haklısın.

BirAdam sen sıkıntıyı keynesi 1929 ertesi değilde 2014 yılında değerlendirerek yaşıyorsun. İşsizliğin tavan yaptığı devlet ekonomilerinin bir bir battığı, tüm sermayenin askeri teknolojiye yöneldiği müdahale kavramlarını nasıl günümüze yontarsın? Keynes kapitalist değil aksine sosyalisttir. Benim bugüne kadar okuduğum her türlü dökümanda da bu böyledir.

Ki wikipede kanmayın, sonuçta onun bunun kitaplarının reklam aracı. Hiçbir bilginin asla bağlayıcılığı yok. Mazallah geçen aylarda devletimiz "dünyanın çatısı" diye hiçbir yerde kanıtlanabilirliği olmayan soruyu wikipediadan sordu, iptal etmek zorunda kaldı.

Kur'an tefsirine katılmıyorum bu konuyu da uzatmak istemiyorum. Herkesin okuduğunu anlayabileceği düşüncesindeyim. Diğer konularda da haksız ve yazı-yorumların kapitalizme uzak olduğunu belirtecek, hal ve hareketlerini düzeltmesini önerecek kadar taraflısın.

Keynesle açtım bir sözüyle kapıyorum...

"Uzun vadede hepimiz ölmüş olacağız..." 
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın