You Don't Own Me
28 Mart 2024, 23.19 A- A+Başlık bulamadım şarkı sözüyle idare edin:)
Sene 2016'ydı galiba, O günlerde her sabah mahalledeki parka yürüyordum. Bazen, daha doğrusu kimsecikler yoksa ve halsiz hissetmiyorsam koşuyordum falan... Ve tabi parkta sabah yürüyüşü ve spor yapan insanlarla tanışıp hikayelerini topluyordum. Bir gün genç bir kadın geldi yanıma selam verdi ve sohbet etmeye başladık. Sanırım 23 yaşındaydı. Aslında İstanbul'da oturuyormuş buraya ablasının yanına gelmiş gezmeye. O, tıpkı onun gibi kilo vermeye çalıştığım için yürüyorum sandı. Ben onun da benim gibi iyi hissettirdiği için bunu yaptığını sandım. Çünkü ikimiz de yaklaşık aynı kilolardaydık. Konuştukça yanıldığımız ortaya çıktı. Nişanlıymış ve nişanlısı onun formda kalmasını istiyormuş. Bunun için de 'Klasik koşullanma', 'Edimsel koşullanma' gibi psikoloji biliminin en vahşi yöntemlerini kullanmaktan geri durmuyormuş.
Böyle anlatmadı tabi, tamamen benim muzurluğum. Aslında şöyle anlattı. Orta düzey plaza yöneticisi beyimiz davetlerde ve ortamlarda caka satabilmek için yanında 'kadın gibi bir kadın'(?) olsun istiyormuş. Cast ajansına başvurmak yerine stadyumda maç izlerken tanıştığı bu kadının bedeninde küçük rötuşlar yaparak yanına yakıştırmaya çalışıyormuş. Netten bulduğu düşük kalorili bol proteinli; avokadolu, chia tohumlu tarifleri kıza yolluyormuş. Birlikte alışveriş yaparken 'aşkım bak, 36 bedene düşersen sana bu mini eteği alırım' falan diyormuş. Çok zaman geçti, 34 mü dedi 36 mı acaba? Bilemedim şimdi... Galiba bir de bilek fetişistiymiş. Kızın bileklerini kalın buluyormuş. Baldır mıydı acaba? Ha bu arada adam da düzenli spor yapıyormuş, yediğine içtiğine dikkat ediyormuş. O dizilerde gördüğümüz cıbıldak kaslı plaza erkekleri hayal ürünü değilmiş. Gerçi 'Issız Adam'dan sonra erkekler tarafından 'bağlanamıyorum' ile bitirilen ilişki oranındaki artış bu mevzuda da tavuk-yumurta paradoksunu getiriyor akıllara ya, neyse. İlgili karikatür için bknz.'ya melis anlamıyor musun?'
Bir yandan bunları dinliyorum bir yandan içimden söyleniyorum 'ah benim canım ah benim güzelim sen bunu yaşıyorsun da beni niye buna maruz bırakıyorsun?' Kız da bir sempatik, bir cana yakın ki sormayın gitsin. Ve tabi acemi. Bu ilişkide nasıl manipüle edildiğini fark edemiyor haliyle. Çok modern bir kocası olacağı için kendini şanslı hissediyor. Bence de çok modern, benim kafa biraz post-modern olduğundan o anlatırken kaşım gözüm seğiriyordu. Yaşıt olsalar hadi birlikte hata yapıyorlar, deneye yanıla bulurlar kendileri için iyi olanı deriz. Adam 36 yaşındaymış. Bir şey desem mutluluğunu kıskanıyorum sanacak. Çok aşık çook! Sustum tabi. Bu sefer de ablasından bahsetti. Benimle aynı yaştaymış ablası ama evlilik çocuklar falan çökmüş. 'Çökmek nedir?' diye soruyorum kendi kendime ve 'Kuzum sen hiç kendinden bahsetmez misin?' diye tabi... Ne tür müzik dinler? Hayat görüşü nedir? Yaşadığım yeri sevdi mi? Bahsetmiyor. O kendini açmayınca ben de kendimi açmadım haliyle öyle yüzeysel devam etti sohbet. Bölgesel incelme için spor salonu tavsiyesi istedi. Ömrümde gitmemişim, ne diyebilirim ki? Bunun da gerekli olabileceği deli dana gibi koşmalarım sonucu sakatlanan dizimden sonra dank etti. Artık yürümek ve genel eklem ağrılarım için esnemek dışında bir şey yapamıyorum. Neyse, ailesini ve sporu da ekleyince bu sohbet 'bechdel testini' geçmiştir diye umut ediyorum.
Sonra kız gitti. Sanki bunu yaşayan o değil benmişim de kurtulmuşum gibi deriiin bir nefes aldım, ağaçlara baktım, kuş cıvıltılarını dinledim, sonra kulaklığımı takıp müzik dinlemeye devam ettim. Müzik dinlemek hep iyi gelmiştir bana.
Bir gün de size yine aynı parkta tanıştığım aslen Çorumlu yaşlı bir beyfendinin mafya dizilerinden hallice hayat hikayesini anlatsam. Yoksa anlatmasam mı? Aslında Çorumlu muydu Yozgatlı mıydı onu bile hatırlamıyorum. İstanbul'dan gayrısı hep Anadolu değil miydi zaten? Beyfendi demem de tamamen benim nezaketimden, 'kızım' hitabıyla başlayan sohbet 'akşam napıyon bakışı'na dönünce şöyle topuklamıştım. (https://www.youtube.com/embed/GYpyJJxJzIY)
Hep bu bendeki önyargısız ve eşitlikçi iletişim sevdası!
Bu adama amca, dayı dediğinizde ortaya çıkan absürtlüğü bir düşünün!
Kiminle romantik ilişki kurulamayacağını 'abla, abi' diyerek sınırladığımızda bu yol çoğunlukla enseste çıkıyor yavrucuğum. Sandığınız gibi ensest, kan baĝıyla sınırlı değildir. Bana hava hoş, rıza varsa, istismar yoksa ona da laf etmem ama çemkiren gene gelenekçi ahlakçılar oluyor. Cık cık cık!
Bu zamanda bağzı sınırları başka türlü nasıl koruyacağını bilemeyen de ne bileyim...
Allah cezamı vermesin, böylece onu da anlattım galiba. 'Tasarruflu insan modu.'
Lesley Gore - You don't own me (https://www.youtube.com/embed/JDUjeR01wnU)
YORUMLAR