İki Ayrı Et Yemeği Tarifi
15 Nisan 2024, 16.06 A- A+
Çeşitli müslüman ülkelerde kadın giyim kuşamını belirleyen iklim koşullarından söz edeceğim size. Giyimle alakalı dini motivasyon etkisine dokunmadan, iklim-kadın-kadın giyimi-erkek bakışı noktasından hareketle, bizzat görüp şahit olduğu üç ülkeye ait giyim-kuşam ve yansımaları mevzumuz. Fikir edinilmesi açısından link ekleyecektim ama baktım ki, netteki görseller, oraların gerçeğiyle pek de örtüşmüyor, daha ziyade modernize edilmiş, moda sektörünün üzerlerinde epey bir değişiklik yaptığı amorf kılıklar. Bu yüzden dilim döndüğünce detaylı anlatmaya çalışacağım.
İlk ülkemiz Pakistan. Kadınlar şalvar kamis denen bir kıyafet giyerler. Uzun ve bol, dizlere kadar inen düz bir elbise ve altında da şalvar veya rahat bir pantolon diye tabir edebileceğim bir kıyafettir bu. Başlarına da en az 2 metreye 1 metre geniş bir şal atarlar. Saçlarını saklayana rastlamadım, rahatça başlarına atar ve bir omuzlarından sırtlarına doğru sarkıtırlar şallarını, havanın durumuna göre nasıl gerekiyorsa öyle bağlarlar veya. Düğün-dernek olmadıkça sadece pamuklu giyiyorlar, çünkü çok çok sıcak ve rüzgarlı bir iklimde yaşıyorlar. Cidden o kadar rahat ve kullanışlı bir kıyafet ki, orada kaldığım zaman boyunca, arada sırada da olsa, onlardan biri gibi giyinmekten çok mutlu olmuştum. Kadınlara karşı nazik ve saygılı olan Pakistan erkeklerinin kıyafetleri de kadınların giydiği gibi şalvar kamis. Erkek veya kadın, farklı giyinene rastlamadım desem yeridir.
Fas kadınlarının tamamı, eskiden callabi denilen bir kıyafet giyiyorlarmış. Uzun, bolca, başı tamamen saran kapüşonlu bir elbise gibi düşünebilirsiniz. Kapüşon olmasının nedeni, hem güneşin hem de rüzgarın ülkelerinin ikliminde etken olması. Fakat Pakistan’ın aksine, belki kadınların belki % 10’unda bu kıyafeti görebilirsiniz, erkekler tarafından daha sık kullanılan bir kılık callabi. Sömürge olmaktan payını kötü bir dönüşüm biçimde almış bu kültür, kadın giyimi konusunda da dönüşmüş ve müthiş dejenere olmuş durumda. Beyaz pantolon içine tanga giymiş, full makyaj ama başında örtü olan kadınlar her yerdeler. Evlenene kadar başları açık oluyor, evlenince kapatıyorlar. Fas’ta kadının, kendini birey olarak tanımlama şansı asla yok. Bunlara şahit olup; bir kadın olarak üzülmemek, isyan etmemek mümkün değil. Tam bir ahlaki çöküş yaşıyorlar. Kadınlıklarıyla var olabildiklerinden, onlar da erkeğin her isteğine cevap veren kadın modeli olmuşlar, oldurulmuşlar. Erkekler, tam da bu yüzden kadınlara karşı müthiş cüretkar ve hadsizler.
Bae kadınlarının büyük bir kısmı ortalıkta kara çarşafla boy gösterirken, bir kısmı da abaya denen uzun siyah elbiseler giyip, başlarına siyah bir şal atıyorlar. Çok ortalarda gezdikleri söylenemez ama çıkan da bu iki kıyafetlerle çıkıyor sokağa. Neyse ki bu zengin ülkenin zengin kadınları, özel şoförlü Lamborghinilerle arzı endam ettikleri için, sıcak vs. sıkıntıları olmuyor pek. Bu yüzden de çok da dert değil ne giydikleri. Erkekler, cellabiye benzeri, beyaz, bileklere kadar uzun elbiseler giyiyor ve başlarını, ince bir kuşakla sabitledikleri beyaz bir şalla, ülke ikliminin getirdiği sıcak, kum fırtınası vs. etkilerden koruyorlar. Çalışan yabancı kadın oranı çok yüksek ülkede, bu kadınların belli bir kısmı da; zengin ülke erkeklerinin, hazla alakalı isteklerine cevap vermek için oradalar. Şaşalı mekanlarıyla bildiğimiz bu ülkenin, şaşalı mekanlarında çalışan kadınlar da yine yabancı kadınlar tahmin edersiniz ki. Ve akla gelebilecek her türlü yerde yabancı kadınlar ve erkekler çalışıyor.
Bana en acayip gelen örnek olduğu için Bae’nin kadınlarından yola çıkıp bana düşündürdüklerini yazmak istiyorum. Süper mini etekli bir kadınla çarşaflı bir kadın, aynı vitrine bakıyor oralarda. Dikkatimi çeken; bir kadının sadece gözleri görünüyor, diğerinin bence görünmemesi gereken her yeri aşırı derecede görünüyor. İşin garip tarafı, bu iki kadın görüntüsünün her ikisinin de erkekler tarafından normal karşılanıyor olması ve hatta olması gereken gibi düşünülmesi. “Evdeki kadın ve sokaktaki kadın” durumu sanırım.
Sonuç olarak; söz ettiğim iki kadın kimliği de arızalı bence. Gerektiğinden fazla açık saçık giyinen bir kadınla, sıkı sıkı kapanmış bir kadın kendilerini tanımlama noktasında aynıdır. İkisi de kendini “insan” olarak değil “kadın” olarak tanımlar. Hele hele örtünmenin ve açılmanın, erkeğin dikkatini çekebilecek biyolojik farklılıklar odaklı olduğunu düşündüğümüzde; her ikisi de kendilerini “cinsiyet/seks” üzerinden konumlandırmışlardır bile diyebiliriz. Kadını bu noktaya getiren her ne sebep olursa olsun, sonuç değişmez; ön plan kadın olmalarıdır. Bu iki uç kadın profili, sadece erkeğin zaafından ötürü biçimlenmiştir bir de: Erkeğin zaafı yüzünden kapananlar ve yine erkeğin zaafı yüzünden açılanlar. Çok acayip değil mi. Bence erkeğe hakarettir bu bir yerde de; girdikleri biçimle, karşılarına çıkan her erkeği, sadece cinsellikle ilgili mesajlar alan, akılları seksten başka bir şeye çalışmayan, potansiyel sapık, ilkel bir canlı yerine koyuyorlar. Erkeğin tekamül sürecine bence sekte vuran bu iki uç biçimi Bae’de gördüğümde bunlar gelmişti aklıma. Fas’ta gördüğüm tanga/başörtüsü kombinasyonuna şahit olduğumdaki kalakalmışlığımı da eklersem, epey bir şaşkınlık yaşamıştım o zamanlar.
Şimdilerde bu ülkelere gitmiş olsam, ülkemizin ahvalini bildiğimden, ne bunları düşünecek ne de şaşılacak bir şey bulacaktım aslında. Malum; Türkiye, dört mevsimi aynı anda yaşayan bir ülkedir ve iklim dediğimiz şey, sadece coğrafi, meteorolojik bir terim değildir. Demografik yapımızın da değiştiği düşünüldüğünde, en şaşırılası şeylerin bir arada vuku bulduğu yerlerden biri de maalesef ki ülkemizdir.
YORUMLAR