Sorgulamalı her ne varsa....
20 Ağustos 2024, 10.08 A- A+
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, deve tellal iken, pire berber iken ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken... Diye başlardı masal anlatıcıları. Amaç dinleyiciyi sonradan gelecek hayal dünyasına hazırlamaktı. Bu giriş özellikle cocukların dikkatini çeker ve sorular başlardı.
-Anne pireden berber olurmu?
-Olur, olur sus hadi masalı dinle.
-Ya deve tellal?
-Ay sus olur dedik dinle.
Annenin olanca gücüyle frenledigi bu soru silsilesi çocuğun sorgulama anlama çalışmasına vurulan koca bir darbeydi. Aramızda varolan egitmenler benden iyi bilir elbette ancak, bir çocugun hayatı anladıgı ilk üç yılında bu soru ve sorgulamalar gelecekteki yapısının da yapı taşlarıdır. Aramızda çocugu ya da benim gibi yeğeni olanlar iyi bilir. O sorular bir başladımı ucu bucagı gelmez ve sonunda çocuğu oyalama çarelerine başvurulur. Zamanla çocuk da vaz geçer ve sormaz sorgulamaz olur.
Ve gelelim günümüze... Sormayan sorgulamayan frenlenmiş bireyler toplulugu olarak önümüze ne servis edilirse kabullenip sormaz sorgulamaz olduk. Arada çıkan ayrık otu gördüklerimizi de delirtmek için elimizden geleni ardımıza koymaz olduk. Yahu sen onlardan daha mı iyi bileceksin adamlar prof. siyasetçi vsvs diye başlayan cümlelerle servis edilen neyse gönüllü korumaya geçtik. Bilmeden, sormadan, araştırmadan...
Günlerdir yurdun dört bir yanında ciğerlerimiz yanmakta. Haber kanallarında açılışlar davetler gelenler gidenler... Biride kalkıp demiyor ki yahu bizim neden tam donanılımlı en azından üç tane yangın uçagımız yok? Neden her yangında yurdum insanı elinde bahçe hortumu olanca gücüyle yardım çabasında? Dünyanın oksijen kaynagı olan agaçlaramı, içinde yaşayan canlılaramı neye yanalım şaşırdık. Biz ki; dünyanın neresinde olursa olsun, her dogal afette en önde koşan, her yere yardımlar yapan, evler inşa eden siyasal anlamda arabulucuk görevleri üslenen dünyanın kıskandıgı bir ulusuz e neden kendimize faydamız yok? Sormuyor, sorgulamıyor sadece izliyoruz.
Televizyon da anlatıyor bir bilimci "efendim şimdi malum ormanlarda yaban domuzu çok ve domuz yaglı br hayvan yanmaya başladığında can havliyle koşarken yangını uzaklara taşır" bu cümle karşısında ölecegimi zannettim. İnsan olanın o hayvanın acısını hisetmemesi ne mümkün? Ne cümle gidiyor aklımdan ne hayalimde oluşan görüntü. Avaz avaz haykırıyor içim neden yangın uçaklarımız yetersiz? Yüksek seslede bagırmak istiyorum neden? Birileri yine aynı teranede varda ama yetmiyor işte vs vs. Benle haykırmak yerine yine geçtiler korumaya gelde delirme.
Kesmeyin çocuklarınızın önünü soran sorgulayan araştıran bireyler olarak yetişmelerine izin verin. Her isyanlarında ergen işte demek yerine sorunlarının kaynagını araştırın. Bırakın haksızlıklar karşısında korkmadan seslerini yükseltebilsinler. Biz sormadıkça sorgulamadıkça bu gidişle o ormanlarda yanarak, yangını yaşıyan kendi bedenlerimiz olacak. Kalın sağlıcakla....
-Anne pireden berber olurmu?
-Olur, olur sus hadi masalı dinle.
-Ya deve tellal?
-Ay sus olur dedik dinle.
Annenin olanca gücüyle frenledigi bu soru silsilesi çocuğun sorgulama anlama çalışmasına vurulan koca bir darbeydi. Aramızda varolan egitmenler benden iyi bilir elbette ancak, bir çocugun hayatı anladıgı ilk üç yılında bu soru ve sorgulamalar gelecekteki yapısının da yapı taşlarıdır. Aramızda çocugu ya da benim gibi yeğeni olanlar iyi bilir. O sorular bir başladımı ucu bucagı gelmez ve sonunda çocuğu oyalama çarelerine başvurulur. Zamanla çocuk da vaz geçer ve sormaz sorgulamaz olur.
Ve gelelim günümüze... Sormayan sorgulamayan frenlenmiş bireyler toplulugu olarak önümüze ne servis edilirse kabullenip sormaz sorgulamaz olduk. Arada çıkan ayrık otu gördüklerimizi de delirtmek için elimizden geleni ardımıza koymaz olduk. Yahu sen onlardan daha mı iyi bileceksin adamlar prof. siyasetçi vsvs diye başlayan cümlelerle servis edilen neyse gönüllü korumaya geçtik. Bilmeden, sormadan, araştırmadan...
Günlerdir yurdun dört bir yanında ciğerlerimiz yanmakta. Haber kanallarında açılışlar davetler gelenler gidenler... Biride kalkıp demiyor ki yahu bizim neden tam donanılımlı en azından üç tane yangın uçagımız yok? Neden her yangında yurdum insanı elinde bahçe hortumu olanca gücüyle yardım çabasında? Dünyanın oksijen kaynagı olan agaçlaramı, içinde yaşayan canlılaramı neye yanalım şaşırdık. Biz ki; dünyanın neresinde olursa olsun, her dogal afette en önde koşan, her yere yardımlar yapan, evler inşa eden siyasal anlamda arabulucuk görevleri üslenen dünyanın kıskandıgı bir ulusuz e neden kendimize faydamız yok? Sormuyor, sorgulamıyor sadece izliyoruz.
Televizyon da anlatıyor bir bilimci "efendim şimdi malum ormanlarda yaban domuzu çok ve domuz yaglı br hayvan yanmaya başladığında can havliyle koşarken yangını uzaklara taşır" bu cümle karşısında ölecegimi zannettim. İnsan olanın o hayvanın acısını hisetmemesi ne mümkün? Ne cümle gidiyor aklımdan ne hayalimde oluşan görüntü. Avaz avaz haykırıyor içim neden yangın uçaklarımız yetersiz? Yüksek seslede bagırmak istiyorum neden? Birileri yine aynı teranede varda ama yetmiyor işte vs vs. Benle haykırmak yerine yine geçtiler korumaya gelde delirme.
Kesmeyin çocuklarınızın önünü soran sorgulayan araştıran bireyler olarak yetişmelerine izin verin. Her isyanlarında ergen işte demek yerine sorunlarının kaynagını araştırın. Bırakın haksızlıklar karşısında korkmadan seslerini yükseltebilsinler. Biz sormadıkça sorgulamadıkça bu gidişle o ormanlarda yanarak, yangını yaşıyan kendi bedenlerimiz olacak. Kalın sağlıcakla....
YORUMLAR