IŞIK SÖNDÜ!
Sözün bittiği yer mi? Yoksa sözün başladığı
yerde miyiz!? Herkes bağırıyor, herkes feryat ediyor, analar evlatlarını
kaybetmiş, çocuklar yetim kalmış, kadınlar dul kalmış, çeyizler sanıklarda
kalmış. Asıl bu nedenledir ki, ‘’söz’’ bitmesin. Bağırın, duymayan kulakları patlatırcasına kadar bağırın, susmayın!
Başımız sağ olsun, canımız sağ olsun, dostlar
sağ olsun Allah patronu başımızdan eksik etmesin, en önemlisi de vatan sağ
olsun!? Hep felaketlerin olduğu zaman
kaçış odasına sığınır gibi bu temennilerde teselli buluyoruz. İçimizin yangını
böyle soğuturuz.
Emin olun
alınacak önlemler, adam gibi yapılsa ölen bedenlere ödenecek tazminatın yanında
devede kulak kalır.
Gece geç saatlere kadar TV lerde prof lardan
başka kimse yoktu. Eee.. onlarında kendi bilgilerini güncellemesi gerekiyor demi!
Yoksa bilgileri çürür gider. Ya! Hayretler içinde kalıyorsunuz, bu adamın
söylediklerini ağzım açık seyrediyorum. Neden bu adamın söylediklerini
yapmıyorlar diye hayıflanıyorsun ama biraz düşündükten sonra söylenenlerinde
faydası yok kararına varıyorsunuz. Kara elmas, kanlı elmas, belli bir zümreyi
zengin etmekten öteye gitmezzzzzzzzz!
Ekran ikiye bölünmüş; yarısında enerji bakanı
konuşuyor, diğer yarısında tünelde yaralılar çıkıyor Enerji bakanı şöyle diyor
artık hiç umudumuz kalmadı, yutkunarak. Bu söylemlerden Şilili diktator Pinochet bile utanç duyardı. Şili de benzer olayda 33 işçi
69 gün sonra kurtarıldı. Geniş, geniş anlatmanın hiç bir anlamı yok. Teknolojiyi o kadar mükemmel kullanıyorlar ki
hayran kalmamak elden değil. Bizde de üretici fazla zarar etmesin diye
madenciler göçük altında bırakılıyor! Aman Soma holdinge bir zeval gelmesin.
İyi işte bundan sonra Allah devlete zeval vermesinin yanında Allah Aç gözlü
holdinglere zeval vermesini de ekleyelim!
Afşin, Zonguldak örneklerini hatırlayın yeter.
İnanların bedenleri halen göçük altında!
Şimdi de herkes yurt içi ve dışı programlarını
iptal ediyorlar, Ulusal yas ilan edilmiş, falan filan. Ya madem ki bu kadar
insancılsınız neden adam gibi oturup mutlak kesin çözümler sunmuyorsunuz?! Neden tüm planlarınız patronları zengin etme çabası üzerinedir!Neden bazı ülkelerde 50 yıldır maden ocağı kazalarında can kaybı olmuyor da
sırf bizim fıtratımızda bu illet bedenlerimiz kavuruyor!
Ulusal yas ilan edilmiş ömür boyu karalar
bağlasanız ne çıkar. Kendinizi zincirlere vursanız ne çıkar. Bunu yapacak yüz
de yok ya zaten!
Şuraya yazıyorum günün birinde işçilere
tazminat davası açılırsa şaşmayın. Mal!(a) zarar vermekten! Büyük Usta utanç duymalısın utanç!
IŞIĞIM SÖNDÜ.
Karıcığım hoşçakal, ışığım azalıyor,
Yanımda ölü arkadaşlarım.
Artık kömür kokulu ekmekler getiremeyeceğim sanırım.
Buraya kadarmış çocuklarım, hoşçakalın,
Hakkınızı helal edin; anacığım, babacığım.
Işığım azalıyor, hoşçakalın..
Üstüme değil içime çöken ocağın sessizliğinde
Tek tek seslerinizi duyuyorum, yüzlerinizi görüyorum,
Işığım azalıyor, soluğum azalıyor, biliyorum,
Yavaş yavaş dünyanın kara kalbine gömülüyorum.
Işığım söndü, işte gidiyorum..,
Ah, en çok da şimdi, bir bilseniz
Nasıl da bulutları, ağaçları, gökyüzünü özlüyorum.
Işığım söndü.. hoşçakalın, arkadaşlarım çoktan gitti,
Artık ben de gidiyorum...
YORUMLAR
Daha küçücük bir çocukken bile '' Grizu Patlaması '' ve '' Göçük '' kelimelerini biliyorduk...Kara elmas işçilerinin ailelerinin o ızdırap sahneleri çocuk yüreğimizde acıya ve beyinlerimizde ciddi travmalara neden oluyordu.Unutuyoruz evet.Sorgulamayı ve sorumluları yargılamayı unutuyoruz.
'' Ahhh Vahhhh Yazıkkkkkk ! '' edebiyatı yapıp olağan günlük rutinlerimize dönüveriyoruz bir müddet sonra.Maalesef yine ciddi bir travma yaşadık büyük bir acıyla kol kola ...
Sorumlular muhakkak yargılanmalı...Vicdanlar bir nebze rahatlar belki acısı geçmese de.Fare mi yakmış artık o kablonun ucunu kedi mi bilemiyoruz.Ama bilmek istiyoruz.Vicdanlarımız sızlıyor , ağlıyor ..Bu acıları tekrar tekrar yaşatmak bize reva mıdır ?
Eğer ki susarsak revadır fakat ben bu milletin susmayacağına inanmak istiyorum...
Hepimiizin başı sağolsun ...
Bu ülke insanının kaderi oldu neredeyse katliamlara dövünüp sabır dilemek.
Sonra yine, yine, yine ve yine, ve hala sabır, baş sağlığı. Nasıl bir uyuşmuşluk, nasıl bir pis hal...
Doğal kaynaklar yerli yerinde dursun, bıakalım kömürü yararlanmayalım, ne hale dönüşecekse dönüşsün biz elleşmeyelim demiyorum ben Cezbe'cim. Elbette kullanılmalı yine insan için, insan yararına.
Önlem diyorum, yasal düzenleme diyorum, denetim diyorum, ağır yaptırım diyorum.
Yine gazetelerde, tv.larda, internet ortamında uzmanlar kulak doldurmaya çalışıyor ama biliyoruz ki "vır vır vır"dan öteye geçmiyor.
Oysa gerçek veriler net, gerçek suçlu ortada; Kore, Çin ve Türkiye, maden kazalarında ilk 3 sırada. Neden?
Özelleştirme rezilliklerinden biriyle alınan ocağın yeni sahipleri övünmüş; "Efendim "Devletteyken maliyet %33 iken bunlar alınca %27'ye düşmüş. "Ne halt ettin de düşürdün?" derler adama, demeliler(di).
Ne işi var 15 yaşında çocukların bile önlemleri alınmamış yerin dibinde?
Daha 15-16 gün önce CHP Manisa milletvekilleri, bölgelerindeki ocaklarda denetimlerin yapılması, ölümlerin nedenlerinin araştırılması ve gerekli tedbirlerin alınması için önerge vermiş. Ama n'olmuş? Meclis çoğunluğu kral ve parmak kaldırıcı ekibinde ya, reddedilmiş önerge. Niye? Denetimin, tedbirin kime ne zararı var? Özelleştirip ocağa çöreklenen işletmecilerin a"man cebinden 3 kuruş çıkmasın, aman maddi zarara uğramasın!" derdinden başka şey gelmiyor akla. Onun ardından da "Rüşvet, peşkeş" sözcükleri koşar adım geliyor.
Sabrımız sınanıyor sürekli.
Minicik çocuklar işkencelerle öldürüldü, tedbirsizlikten öldü. Kadınlaarımız patır patır öldürüldü. Bakıldı ki sesler yükseliyor, haydiii alel acele, şıpın işi yasa tasarısı, idama kadar isyan etmeler dostlar alışverişte görsün tarzı. Bu ölümler olmadan neredeydiniz arkadaş?
Bu millet size, "Bıçak kemiğe dayanana kadar senedi" verdi?
Hiç şaşırmam; bunca madenci ölümünden sonra "Takdir-iİlahi" sıyırmasıyla utanmadan suçu Allah'a yüklemeye çalışan zevat, anca şimdi harekete geçip bir gecede yasa tasarısı hazırlarsa. Hiç şaşırmam...
Vay gidene! Vay gidenin ardında kalana!
Sadece sabır ve rahmet dilenebilir. İhmalin ve aç gözlülüğün can aldığını bunları yapanların katil olduğunu okuyucuya aktarabilir; herkesi sosyal sorumluluğa çağarabilirdiniz. Bu faciada biz ne yapalım kömürü, grafiti, elması...Siz çok yanlış konuşmuş gereksiz bilgilere girmişsiniz.
Miilet olarak ülke olarak içimiz kan ağlıyor. İnsanların bu şekilde toplu halde can vermesi çok acı çok... Ambulanslara, hastane morglarına sığmayan cesetler, feryat eden yakınlar, kayıplar, bekleyiş. Her şeyden önemlisi geride kalanların yüzde bir de olsa bir umut taşımaları içimize su serpmeli mi?
Soruşturmalar başlamış neye yarar? Madende ölen 15 yaşında bir çocuksa, kayıp gitmişse yapsınlar şimdi istedikleri soruşturmayı, önceden nerdeydiler. Ne demeliyiz şimdi!! 250'yi geçti ölü sayısı, dua ediyoruz artmasın diye ''kaderleri böyleymiş'' mi??
madenden yaralı çıkarılan bir işçiyi izlerken tutamadım gözyaşlarımı. Üstü başı, çizmeleri kapkara.Ambulansa alınıyor sedyeye oturmuş.''Çizmelerimi çıkartayım mı'' diye soruyor.Sedyeyi kirletirim endişesiyle ayaklarını uzatmaya çekiniyor. Bu kadar naif bu kadar görgülü Anadolu insanı.1941 yılından bu yana maden ve taş ocaklarında meydana gelen kazalarda 3000 den fazla insan hayatını kaybetmiş. yüzbinlerce de yaralı. Sağ kurtulan işçilerin yaşadıkları ve yaşayacakları travma ne olacak.Yakınlarını kaybedenlerin durumu peki? Kimler saracak bu yaraları. Yapılan soruşturmalar mı, devlet büyüklerimizin yapacakları taziyeler mi, vahlar tühler mi?!!Ateş Soma' ya düştü ve hepimizin içini yaktı, yakıyor...
Ne acıdır ki işçilerin ölmelerine değil, yürümelerine karşı önlem alınan bir ülkede yaşıyoruz. İnini dibini araştırsan ne yazar… Ne acı o gencecik bedenin neden orda olmak zorunda kaldığını düşünmek yerine, neden orda olduğunun sorgulayan bir bakamayan olması.
Deveye boynun eğri demişler, nerem doğru ki demiş… Sahi neremiz doğru bizim? Söylenecek sözlerin fazlalığı bazen susturur dilleri. Dil susar yürek söyler söyleyemeyenleri. Rabbim sabrını versin… Rabbim sabrımızı versin
Bu ülkenin yönetenleri ağır ve tehlikeli işlerde 15 yaşında bir çocuğun çalışmasına "engel olmak zorunda"...
Bu ülkenin yönetenleri böylesine bir olayda "sorumluluk hissetmek zorunda"....Sistemi sorguluyoruz, alınan önlemleri sorguluyoruz, acılara neden olan olayları sorguluyoruz...Bütün mesele bu...
Rabbim, ölenlerin yakınlarına sabırlar versin. Başımız sağolsun.
Lanet olsun !
kaza mı, cinayet mi?
ne yazık ki bir sürü ihmal görünüyor. ne yazık ki, alınması gereken tedbirlerin alınmadığı, olması gerekenlerin olmadığı görülüyor.
kaza mı, cinayet mi?
...
"maden ocağı öldürmez, tedbirsizlik öldürür safsatası" diyen arkadaşa sesleniyorum...
tedbirsizlik safsatasını herşeye uygula o zaman. mesela çocuğunu okula servise verirken, servisin güvenlik tedbirlerine dikkat etme...
yada ana okulunda, çocukların tuvaletinde lavaboyu güvenlik önlemlerine dikkat etmeden tak, çocukların kafasına lavabo düşsün, ama tedbirsizlik safsatası olsun...
evindeki tüm sigortaları kaldır, koruma rölelerini kaldır, topraklamayı kaldır...
asansördeki güvenlik önlemlerini kaldır...
aklına ne gelirse işte, hangi meslek olursa olsun, ne kadar çalışan olursa olsun, ne kadar zaman alırsa alsın, herşeyde tedbirsizlik safsatasını uygula... uygula ki, ölümlere çözüm bulmak kolay olsun...
yani tren kazası olmaması için trenleri kaldır, uçak kazası için uçakları, ve hatta arabaları ortadan kaldır, nede olsa çokça araba kazası oluyor. herşeyi ortadan kaldır, ama sakın tedbir alma.. tedbir bir safsatadır çünkü sana göre...
...
kaza mı, cinayet mi?
başımız sağ olsun...
IŞIK SÖNDÜ!
Sözün bittiği yer mi? Yoksa sözün başladığı yerde miyiz!? Herkes bağırıyor, herkes feryat ediyor, analar evlatlarını kaybetmiş, çocuklar yetim kalmış, kadınlar dul kalmış, çeyizler sanıklarda kalmış. Asıl bu nedenledir ki, ‘’söz’’ bitmesin. Bağırın, duymayan kulakları patlatırcasına kadar bağırın, susmayın!
Başımız sağ olsun, canımız sağ olsun, dostlar sağ olsun Allah patronu başımızdan eksik etmesin, en önemlisi de vatan sağ olsun!? Hep felaketlerin olduğu zaman kaçış odasına sığınır gibi bu temennilerde teselli buluyoruz. İçimizin yangını böyle soğuturuz.
Emin olun alınacak önlemler, adam gibi yapılsa ölen bedenlere ödenecek tazminatın yanında devede kulak kalır.
Gece geç saatlere kadar TV lerde prof lardan başka kimse yoktu. Eee.. onlarında kendi bilgilerini güncellemesi gerekiyor demi! Yoksa bilgileri çürür gider. Ya! Hayretler içinde kalıyorsunuz, bu adamın söylediklerini ağzım açık seyrediyorum. Neden bu adamın söylediklerini yapmıyorlar diye hayıflanıyorsun ama biraz düşündükten sonra söylenenlerinde faydası yok kararına varıyorsunuz. Kara elmas, kanlı elmas, belli bir zümreyi zengin etmekten öteye gitmezzzzzzzzz!
Ekran ikiye bölünmüş; yarısında enerji bakanı konuşuyor, diğer yarısında tünelde yaralılar çıkıyor Enerji bakanı şöyle diyor artık hiç umudumuz kalmadı, yutkunarak. Bu söylemlerden Şilili diktator Pinochet bile utanç duyardı. Şili de benzer olayda 33 işçi 69 gün sonra kurtarıldı. Geniş, geniş anlatmanın hiç bir anlamı yok. Teknolojiyi o kadar mükemmel kullanıyorlar ki hayran kalmamak elden değil. Bizde de üretici fazla zarar etmesin diye madenciler göçük altında bırakılıyor! Aman Soma holdinge bir zeval gelmesin. İyi işte bundan sonra Allah devlete zeval vermesinin yanında Allah Aç gözlü holdinglere zeval vermesini de ekleyelim!
Afşin, Zonguldak örneklerini hatırlayın yeter. İnanların bedenleri halen göçük altında!
Şimdi de herkes yurt içi ve dışı programlarını iptal ediyorlar, Ulusal yas ilan edilmiş, falan filan. Ya madem ki bu kadar insancılsınız neden adam gibi oturup mutlak kesin çözümler sunmuyorsunuz?! Neden tüm planlarınız patronları zengin etme çabası üzerinedir!Neden bazı ülkelerde 50 yıldır maden ocağı kazalarında can kaybı olmuyor da sırf bizim fıtratımızda bu illet bedenlerimiz kavuruyor!
Ulusal yas ilan edilmiş ömür boyu karalar bağlasanız ne çıkar. Kendinizi zincirlere vursanız ne çıkar. Bunu yapacak yüz de yok ya zaten!
Şuraya yazıyorum günün birinde işçilere tazminat davası açılırsa şaşmayın. Mal!(a) zarar vermekten! Büyük Usta utanç duymalısın utanç!
IŞIĞIM SÖNDÜ.
Karıcığım hoşçakal, ışığım azalıyor,
Yanımda ölü arkadaşlarım.
Artık kömür kokulu ekmekler getiremeyeceğim sanırım.
Buraya kadarmış çocuklarım, hoşçakalın,
Hakkınızı helal edin; anacığım, babacığım.
Işığım azalıyor, hoşçakalın..
Üstüme değil içime çöken ocağın sessizliğinde
Tek tek seslerinizi duyuyorum, yüzlerinizi görüyorum,
Işığım azalıyor, soluğum azalıyor, biliyorum,
Yavaş yavaş dünyanın kara kalbine gömülüyorum.
Işığım söndü, işte gidiyorum..,
Ah, en çok da şimdi, bir bilseniz
Nasıl da bulutları, ağaçları, gökyüzünü özlüyorum.
Işığım söndü.. hoşçakalın, arkadaşlarım çoktan gitti,
Artık ben de gidiyorum...